30 Nisan 2012 Pazartesi

Kozalaklılar

Botanik laboratuvarımızda her sene bir haftamızı Gymnospermae (açık tohumlu) bitkilerine ayırırız. Aslında bundan önceki yıllarda, tüm öğrencilerimizle birlikte Orman Genel Müdürlüğü'nün Söğütözü'ndeki arazisine gider bitkileri yerinde incelerdik. Böylece yarım günlük bir ekskürsiyon yapmış olurduk. Ama kulağımıza bu sene OGM arazisinin başka bir kuruma devredileceği haberleri geldiğinden gitmek yerine örnekleri laboratuvarda inceledik.

Çamlar ve ardıçlarla kaplı Işık Dağı (Ankara), 2010
Önce kısa kısa bilgiler:
Gymnospermae bitkilerinde (açık tohumlularda), yumurta (ovül) ve meydana gelen tohum açıkta. Karpel kendi üzerinde kapanmamış, ovülleri içinde saklayan bir ovaryum halini almamış. Erkek çiçekler polen keselerine, dişi çiçekler de ovüllere indirgenmiş. Gerek erkek çiçekler, gerekse dişi çiçekler genellikle strobil (kozalak) durumlar halinde. Polen taneleri, doğrudan ovülün tepesindeki polen odacığına girer ve döllenme burada gerçekleşir. Çiçekler daima tek eşeylidir.


Gymnospermlerin hepsi odunlu bitkiler yani ağaç ve ağaççıklar. Bir kısmında gövde basit ve tepede yapraklı, bir kısmında ise zengin bir dallanma görülüyor. Tırmanıcı bitkilere ve bazı çalılara gimnospermlerin ileri familyalarında rastlanıyor. Gymnospermlerde odun borusu olarak sadece trakeitler var. Çoğunda reçine kanalı bulunuyor.  Açık tohumlular, kışın yaprak dökmeyen bitkiler (birkaç istisna var tabii). Yapraklar bazen büyük ve pennat damarlı, bazen iğnemsi (örn. Pinus sp.), bazen pul şeklinde (örn. Cupressus sp.), bazense yelpaze (örn. Gingko biloba) biçiminde. 

Biz derste Coniferae (kozalaklı bitkiler) takımından 3 familyada yer alan farklı cinsleri inceliyoruz. 

Familya: Taxaceae
Şeritsi yapraklar, meyve (kırmızı) ve tohumlar
Kuzey yarımkürede yetişen, reçine taşımayan, kışın yaprak dökmeyen, dioik, bazen monoik ağaçlar. Yapraklar şeritsi veya şeritsi lanseolat, genellikle iki sıra üzerinde sık dizilişli. Tohum tepede açık olan etli bir arillus ile sarılı. Embriyo 2 kotiledonlu. 3 cins ve 13 türü mevcut. 

Tür: Taxus baccata (porsuk ağacı): 
Ülkemizde Trakya dağları, Kuzey Anadolu dağları boyunca ve Toroslarda yetişen, kışın yaprak dökmeyen, dioik bir ağaç. Yapraklar yassı, kısa, linear, üst yüzü koyu yeşil, alt yüzü 2 açık renk çizgili. Alternan ve sık dizilişli. Dik dallarda, yapraklar bütün çevreye dağılmış, yatay dallarda ise iki karşılıklı sıra. Meyve etrafındaki kısım (arillus) kırmızı. Zehirli bir bitkidir. Taşıdığı alkaloitler kanser tedavisinde ilaç olarak kullanılmakta. 

Familya: Pinaceae: 
Pinus nigra-karaçam iğne yaprakları,
tomurcuk ve dişi kozalak-ODTÜ 2012 (Çağlar)
Başlıca kuzey yarıkürede yayılmış olan, reçine taşıyan, monoik ağaçlar. Yapraklar linear veya iğne şeklinde. Dişi kozlaklar çok pullu, pullar sarmal dizilişli. Ovüller her pulun üst yüzünde ve tabanında, 2 tane bir arada. Kozalak olgunlukta odunlu, Kozalak pulları, tohumlar olgunlaşıncaya kadar sıkıca kapalı kalır, olgunlukta aralanır veya düşer. Tohumlar kanatlı veya kanatsız, embriyo çok kotiledonlu. 10 cins ve 210 kadar tür. Ülkemizde 4 cins ve 11 tür. 


Cins Tayin Anahtarı: 
1a. Bitkide uzun ve kısa sürgünler var 
    2a. Kısa sürgünler 2 iğne yapraklı ................................................. Pinus 
    2b. Kısa sürgünler 30-40 iğne yapraklı ......................................... Cedrus 
1b. Bitkide yalnız uzun sürgünler var 
    3a. Yapraklar yassı, linear, alt yüzü 2 paralel mum çizgili, kozalak dik,    
         olgunlukta pullar dökülür……......……...…………………….....………………….Abies 
    3b. Yapraklar enine kesitte dört köşeli, kozalak sarkık, olgunlukta olduğu
        gibi düşer.............................................................................. Picea

Pinus nigra-karaçam (dişi kozalak)
ODTÜ 2012
1. Pinus (Çam) türleri: Uzun ve kısa sürgünler taşıyan, kışın yaprak dökmeyen, iğnemsi yapraklı ağaçlar. Uzun sürgünler, yaşlı fertlerde yapraksız, genç fertlerde yapraklı. Kısa sürgünler 2,3 veya 5 yaprak taşır, yapraklar demet halinde ve demetin sapı kısa, zarımsı bir kın ile sarılı. Kozalaklar olgunlukta olduğu gibi düşer. Tohumlar kanatlı, bazen kanatsız. Ülkemizde P. nigra, P. sylvestris, P. pinea, P. brutia ve P. halepensis doğal olarak yetişmekte. 




Cedrus-sedir dalları,
Afyon 2010


2. Cedrus (Sedir) türleri: Uzun ve kısa sürgünler taşıyan, kışın yaprak dökmeyen ağaçlar. Yapraklar kısa, iğnemsi, uzun sürgünlerde teker teker seyrek dizilişli, kısa sürgünlerde birçoğu bir arada. Kozalaklar dik ve büyük. Olgunlukta pulları dökülür, ancak orta eksen kalır. Tohumlar 3 köşeli ve kanatlıdır. Dünyada 4 türü bulunan cins, ülkemizde Cedrus libani (Lübnan sediri) ile temsil edilmekte. 



Abies-göknar
yaprak ve dişi kozalakları
Ilgaz 2008 (Çağlar)

3. Abies (göknar) türleri: Yalnız uzun sürgünler taşıyan, kışın yaprak dökmeyen ağaçlar. Yapraklar yassı, şeritsi, üst yüzü koyu yeşil, alt yüzü iki paralel beyaz çizgili. Koparıldığı zaman, yaprak tabanında küçük dairemsi bir tabla görülür ve dal üzerinde dairemsi bir iz kalır. Kozalaklar dal üzerine dik oturur. Olgunlukta pullar dökülür yalnız eksen kalır. Tohum 3 köşeli ve kanatlı. Ülkemizde 4 göknar türü var: A. bornmülleriana, A. nordmanniana, A. cilicica, A. equi-trojani. 




4. Picea (ladin) türleri: Yalnız uzun sürgünler taşıyan, kışın yaprak dökmeyen ağaçlar. Yapraklar iğnemsi, 4 yüzlü ve her yüzünde 1 çizgili. Yaprakları koparıldığı zaman, dal üzerinde diken gibi bir çıkıntı kalır, bu nedenle yaprakları dökülmüş dallar bir törpü görünümündedir. Kozalaklar sarkık, pulları ince ve olgunlukta dökülmez, kozalak bütün olarak düşer. Tohumları kanatlıdır. Ülkemizde Picea orientalis (doğu ladini) doğal olarak yetişmekte.

Picea-ladin dişi kozalağı, Mogan 2012 (Çağlar)
Yozgat 2007 (Çağlar)
Familya: Cupressaceae: 
Oldukça geniş yayılışlı, kışın yaprak dökmeyen, monoik, bazen dioik ağaç veya çalılar. Yapraklar pul şeklinde veya subulat, bazen dimorf. Dişi kozalaklarda, kozalak pulları yassı veya peltat bazen etli ve birleşik, az adette (1-12). Olgun kozalak odunlu bazense etli bir bakaya benzer şekilde. Embriyo 2, bazen 5-6 kotiledonlu. 15 kadar cins ve 140 kadar tür. Ülkemizde 3 cinsi, 10 türü var. 

Cins Tayin Anahtarı: 
1a. Kozalak odunlu 
     2a. Kozalak pulları peltat, olgunlukta aralanır. Tohum kanatlı ve çok sayıda
          ....................................................................................Cupressus 
     2b. Kozalak 1,5 cm boyunda, 6-8 pullu, pulların sırtı  boynuzlu......... Thuja 
1b. Kozalak etli, pullar etli ve birleşik 
     3a. Kozalak yaklaşık 1 cm çapında, 1-6 tohumlu, tohumların hepsini saran 
          sert bir kılıf yok ………………....................……..….……………………. Juniperus 

Bizim incelediğimiz örnekler ise;

1. Cupressus sempervirens (servi): Ülkemizde Batı ve Güney Anadolu’nun sahil bölgelerinde yetişen, yaprakları koyu yeşil renkli, küçük pul şeklinde, karşılıklı ve imbrikat dizilişli olan bir ağaç. Kozalaklar odunlu, toparlak ve 2-3 cm çapındadır, pullar peltat ve 8-14 tanedir. Her pulda 8-20 kanatlı tohum bulunur. İki varyetesi var: Cupressus sempervirens var. horizontalis (dalları yatık), Cupressus sempervirens var. pyramidalis (dalları dik).



2. Thuja orientalis (Doğu mazısı): Anayurdu Asya olan doğu mazısı yaklaşık 10 m'ye kadar uzayabilen bir çalı. Dik dalları, yelpazeyi andıran dalcık sistemi ve arkalarında mahmuz bulunan kozalak pulları bulunur. Yaygın bir biçimde süs ve çit bitkisi olarak kullanılıyor.




3. Juniperus oxycedrus (katran ardıcı): Bir Akdeniz bölgesi bitkisi, Trakya’da ve Anadolu’da yaygın. Dioik. Sık bir çalı, bazen küçük bir ağaç şeklinde. Yaprakları subulat ve batıcı ve üçlü vertisiller halinde. Yaprakların üst yüzünde, orta damar ile ayrılmış 2 beyaz mum çizgisi bulunur. Bakka 6-9 mm çapında, olgunlukta kırmızımsı kahverengi. 
Juniperus communis var. saxatilis, Işıkdağı 2010 
Çalışma sırasında bazı türlerin yaprak kesitlerini aldım. Preparatları kloralhidratla hazırladım (Yanımda fotoğraf makinam olmadığından kesitlerin fotoğraflarını cep telefonu ile çektim)...
   A. Cedrus libani yaprağı
   B. Picea orientalis yaprağı
   C. Pinus nigra yaprağı

Kozalaklıların en sevdiğim özelliği nedir ne anlatabilirim son cümlelerde diye düşününce bu kış karlar altındaki çam ormanlarının görüntüsü geldi aklıma. Kışın da yazın da seyri hoş bir manzara... Mis gibi reçine kokmaları, üzerlerindeki likenlere ev sahipliği yapmaları, sincaplara gıda olmaları... Hımm sanırım buldum en çok irmik helvası içindeki kavrulmuş çam fıstığını seviyorum :)

Bergama, Asklepios antik kenti önünde
çam fıstığı satan köylüler, 2009 İzmir (Çağlar)

Fotoğraflar için Çağlar'a kocaman bir teşekkür!
Çam fıstığı tohumları











10 Nisan 2012 Salı

Ankara Çiğdemi

Yıllar önce Ankara'ya bahar geldiğinde; okul önlerinde, sokak kenarlarında, pazarda ellerinde boynu bükük çiçeklerle bekleşen adamlar görürdüm. Ellerindeki çiçekler, üzeri kahverengi ağ gibi bir kılıfla kaplı soğanları olan, turuncuya yakın sarı çiçekli bitkilerdi. Bir defasında cesaret edip bu çiçekler nedir diye sorduğumu hatırlarım hayal meyal...

- Çiğdem işte, bahar geldi mi açar, biz de çıkar toplarız, sonra da satarız. 
- Ne yapılır ki bu çiğdem? (Anneme mi alsam acaba?)
- Yeniiir
- Yenir mi? Nası ya neresini yiycem ben bu çiçeğin? (çocuğuz ya)
- Soğanlarını yersin, biz köyde çiğdemli pilav yaparız, içine katarız...

Meraktan 2-3 tane satın alıp soyduğumda elimde kalan minnacık soğanları yediğimi hatırlarım. Tadı hafif şekerli-çiğ patates gibiydi sanırım. Ama o güzel çiçeği toprağından söküp satmaya değecek kadar harikulade olmadığı garanti... (DİKKAT: Nişasta ve şeker yönünden zengin Ankara çiğdemi soğanları halk tarafından yenilmekte. Ancak çiğdem (Crocus) yerine cinse çok benzeyen Colchicum türleri toplanıp tüketilirse (kolşisin sebebiyle) zehirlenmeler görülebilir. Farkları için bakınız: http://kognozi.blogspot.com/2012/04/colchicum-crocus-cigdem.html)





Çiğdemleri daha sonraları Kızılcahamam'daki izci kamplarında, arazi yürüyüşlerimizde gördüğümü hatırlarım ama o zamanlar tür ayırdını yapabilecek kadar bilgim yoktu.

Cumhuriyet İzci Grubu'ndan liderim Afife Artık sanırım 1995 yılında bizleri Kırsal Çevre Derneği ile tanıştırmıştı. Liseli öğrencilerken derneğin organize ettiği Dendroloji (Ağaçbilimi) Okulu'na kayıt olmuştuk. Hafta sonları 3-5 saatlik sunuşlar benim doğayı, bitkileri, botaniği ne kadar sevdiğimi farketmeme sebep olmuştu. İşte bu sebeple bu ismi siyah ajandama not ettiğim gün dün gibi aklımda "Crocus ancyrensis"... Yanına endemiktir yazmıştım. Sonra da endemik kelimesinin tanımı (Yeryüzünün yalnızca belirli bölgelerinde yayılış gösteren, yaşam alanı belirli bir bölgeyle sınırlı, canlı türleri)...


O günden sonra, arazide her gördüğüm çiğdeme daha dikkatli baktım. Sonra Hikmet Birand'ın Anadolu Manzaraları'nda uzun uzun keyifle okudum hikayelerini. Merak edenler kitaptan tamamını okusunlar mutlaka ve (varsa) çocuklarını yatırdıkları bir akşam bu hikayeyle uykuya dalmalarını izlesinler...



Ben kısaca anlatayım hikayeyi: Bir ilkbahar sabahı, yürüyüşü sırasında Ankara çiğdemine rastlar yazar; parlak koyu sarı çiçeklerini güneşe dönük, yeşil ince yaprakları çakılların üzerine yayılmıştır. Birand, çiçekle konuşurmuş gibi yazmıştır, hikayesini çiğdeme anlattırmıştır kitabında. 


Bitkinin Latince adı olan Crocus ancyrensis, Latince Ankara'nın adı olan Ancyra'dan gelir. Ancyrensis "Ankaralı" demektir. (Bitkiye Ankara dışında Amasya, Bolu, Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Kayseri, Kahramanmaraş, Samsun, Sivas ve Yozgat illerinde de rastlamak mümkün. Avrupa'da ise yaygın bir şekilde bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştiriliyor.) 

150 yıl kadar önce İngiliz araştırmacı W. Herbert Kocatepe sırtlarında topladığı örnekleri İngiltere'ye götürüp Spofforth'da yetiştirir. (O, bu örneklerin Kırım Yarımadası'nda yetişen Crocus angustifolius olduğunu düşünmektedir). Ancak Crocus türlerini çalışan G. Mav, Ankara’dan ve Sivas'tan toplattığı örnekleri dikkatle inceler. Aynı türün 1876'da Maraş'taki Ahır Dağı'nda ve Kayseri'deki Erciyes Dağı'nda gördüğünü duyar. Londra yakınındaki Kew Krallık Müzesi'nde İstanbul civarından gelen bitkiler arasında çiğdemlerin de bulunduğunu öğrenir. Yaptığı kapsamlı çalışma sonucunda 80 kadar Crocus (çiğdem) türünü anlattığı monografını tamamlar. İşte Ankara çiğdemini ilk tanımlayan ve ona Crocus ancyrensis adını veren odur.


Çiğdemler sıcakları pek sevmez, kışın sonunda açtıklarından bir anlamda baharın müjdecisidirler. Toprak altında üstüste iki soğanları bulunur. Üstteki küçük 2. senenin, alttaki içi boş olan ise 1. yılın soğanıdır. 1. yıl soğanda depolanan besinler ertesi seneki soğanın yaşamasını ve diğer yıl filizlenip baharda yeni bir bitki oluşturmasını sağlar. Soğanda depolanan su ve besinler soğanın üzerini kaplayan ağsı mantar tabakası tarafından korunur. Bitkinin sahip olduğu nektar, böcekler ve kelebekleri çekerek tozlaşmanın gerçekleşmesini sağlar.


Ankara çiğdemi hakkında yazılacak belki daha çok şey var. Ama bilmenizi istediğim son şey şu ki, ben daha uzun yıllar boyunca her bahar Ankara çayırlarında görmek istiyorum ve eminim sizler de benimle aynı fikirdesiniz...

5 Nisan 2012 Perşembe

Colchicum? Crocus? Çiğdem?

Crocus ancyrensis yazım beni bekleye dursun benim aklım yakın akrabaları olan Colchicum'lara takıldı. Yıllar önce, Çağlar'la araziye çıktığımızda gördüğümüz çiğdemlerin Colchicum mu Crocus mu olduğunu tahmin etmeye çalışırdık. Aradaki farkları her seferinde unuttuğumuzdan ya toprak üstü kısmından örnek alır ya da fotoğraflarla yetinip sonrasında cins tayini yapmaya çalışırdık.

İki cinsin de birçok türü ülkemizde doğal olarak yetişiyor ve halk arasında bu iki cins de çiğdem olarak biliniyor. 

Orkide ekibinden arkadaşlarla yazışırken Çağlar iki cinsin farklarını içeren güzel bir diseksiyon fotoğrafı bulmuştu. Google saolsun hemen karşıma çıkardı bu güzel fotoğrafı. Ben de yazıları ekleyiverdim :)


Kısaca, Colchicum'lar Liliaceae familyasından, Crocus'lar ise Iridaceae'den; her ikisi de tek çenekli, monokotil bitkiler. Crocus'da 6 taç yaprak (tepal), 3 erkek organ (stamen) ve uçları 3-6'ya bölünmüş halde tek bir dişi organ var. Colchicum'da da 6 taç yaprak var ama erkek organ sayısı 6 ve dişi organ da 3 adet. 

Bir de İngilice açıklamalı çizim var (Küçük gibi ama üzerine tıklayıverince büyük hali açılıyor). Çözünürlük pek iyi olmadığından müdahale etmedim, zaten terimler İngilizce de olsa Türkçe de olsa çok benzer olduğundan anlaşılıyor. Bana çok ilginç gelen bir nokta Colchicum'da ovaryumun toprak altında kalmasıAyrıca bu çizimde toprak altı kısımlarındaki fark çok net görülüyor. Crocus altında küremsi üstüste iki yumru (üstteki minik yeni yumru, alttaki eski yumru) bulunuyor. Colchicum'da ise yumru damla şeklinde ve bitki filizi yumrunun tam ortasından değil yan kısmından çıkıyor. (Tabii bu yumru farklarını görmek için bitkiyi topraktan sökmek gerekiyor ki bence o ana kadar teşhis edemediyseniz boşverin teşhissiz kalsın ama hayatına devam etsin bu cimcimeler :))


Tam da çiğdemler çayırları süslemeye başlamışken gözleriniz onlarda olsun :) Araziye çıkamayanlar, siz de üzülmeyin bu sitedeki fotoğraflara bir göz gezdirin: http://www.srgc.org.uk/bulblog/log2008/151008/log.html

Colchicum autumnale ve Crocus ancyrensis ile ilgili iki ayrı yazı yazacağım ama biraz daha vakti var, şimdilik yoldalar...

4 Nisan 2012 Çarşamba

Mesleki Latince Sözlüğü


Bir bitkinin botanik özellikleri ile ilgili bir yayın okurken, floralara göz atarken karşımıza bir çok Latince terim çıkıyor. Bu terimlerin birçoğunu bilsek de insan aklına takılanı açıp bakabileceği bir sözlük olsun istiyor. 

Biz öğrencilik zamanlarımızda en çok H. Brunner ve N. Tanker'in Mesleki Latince sözlüğünden yararlanmıştık. Sözlük eczacılık, botanik ve tıp terimlerini içeriyor. Sözlüğün başında Latince telaffuz ve gramer kuralları ile ilgili 3-5 sayfalık bilgilendirici bir kısım mevcut. Kitap Ankara Üniversitesi yayınlarından ama şimdi baskısı var mıdır bilemiyorum (kaldıysa Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi kütüphanesi içindeki satış bölümünden alınabilir). Yolunuz düşmezse, internetten yükleyeyim bilgisayarımda bulunsun derseniz; üniversitenin web sitesine buyrun: http://kitaplar.ankara.edu.tr/dosyalar/pdf/319.pdf

1 Nisan 2012 Pazar

Maydonoz Zannetikleri Ottan Zehirlendiler

Çocukken de bitkilere ilgim olduğunu, topladığım çiçeklerin nektarlarının, meyvelerinin hatta sütlerinin tatlarına baktığımı hatırlıyorum. Büyük bir tehlikeyi ucuz atlattığımı yıllar sonra eczacılık fakültesinde öğrenci olduğumda anladım. Çünkü bitkiler yararlı, tedavi edici maddelerin yanında birçok zararlı madde de içeriyorlar. Bu maddeler hele de bir çocuk için çok daha zararlı hatta öldürücü olabiliyor.

"Kütahya'nın Hisarcık ilçesinde arazide oynarken maydanoz zannettikleri yabani otlardan yiyen 7 çocuk zehirlendi. Çocukların yediği otun maydanoz değil, zehirli baldıran otu olduğu anlaşıldı. Hastaneye kaldırılan çocuklardan ikisinin durumu ağır." Haber 31.03.2012 tarihli, CNNTürk'ün web sitesinden. http://video.cnnturk.com/2012/saglik/3/31/baldiran-otu-7-cocugu-zehirledi . 

Ülkemizde baldıran otu, ağu otu, yılanotu gibi isimlerle tanınan Conium maculatum, konin, konisein, konhidrin gibi alkaloidler taşıyor. Baldıran zehirlenmesinde bulantı, kusma, tükrükte artma, midriyazis, çift görme, körlük, taşikardi, bradikardi, konvülsiyon, merkezi sinir sisteminde baskılanma, karaciğer ve böbrek hasarı meydana geliyor. Bitkinin yandaki temsili çizimine göz attığınızda, baldıranın aynı familyada (Umbelliferae, Maydanozgiller) yer alan maydonoza ne kadar benzediğini net olarak görebilirsiniz.

Benzer bir haber Malatya'dan (16.09.2011). Akçadağ'da evlerinin dışında dolaşan amca çocukları Perihan, Yusuf, Ayşe ve Cengiz Taştan, topladıkları “pıtrak” tohumlarını yediler. Bir süre sonra evlerine dönen çocuklar, mide bulantısı, kusma ve ishal şikayetiyle yakınları tarafından hastaneye kaldırıldı. İki gün tedavi altında tutulan çocuklarda zehirlenme sonucuna bağlı olarak karaciğer yetmezliği geliştiği tespit edildi. Çocuklardan birinin karaciğer nakli olmasına karar verildi. Çocukların ailelerine ısrarla sorulması üzerine, çocukların halk arasında “pıtrak” adıyla bilinen Xanthium strumarium bitkisinin tohumundan yediklerinin anlaşılmış.

Evimizde baktığımız bazı süs bitkileri, arazide yetişen güzel görünümlü meyveler, renkli çiçekler çocuklar için çok ilgi çekici olabiliyor. Sağlık Bakanlığı tarafından 2007 yılında basılan "Birinci Basamağa Yönelik Zehirlenmeler Tanı ve Tedavi Rehberi"nde birçok zehirlenme tipinin yanı sıra bitkilerle zehirlenmeler de ayrıntılı olarak açıklanıyor. İlgili bölümde, halk arasında tedavi amacıyla kullanılan bazı zehirli bitkiler (Ecbalium elaterium, Ricinus communis, Peganum harmala, Veratrum album, Mandragora officinarum, Urginea maritima, Cassia türleri, Rhododendron türleri), zehirli salon bitkileri (difenbahya, deve tabanı, Atatürk çiçeği), zehirli bahçe ve kır bitkileri (Amygdalus communis, Hyoscyamus niger, Atropa belladonna, Datura stramonium, Nerium oleander, Hedera helix, Robinia pseudoacacia, Colchicum türleri) ile meydana gelen zehirlenmeler hakkında bilgi veriliyor. Zehirlenmeye sebep olan bileşikler, hastada gözlenecek belirtiler ve bulgular, tedavide kullanılacak yöntem ve antidotlar anlatılıyor. 

Kitabı bu adresten indirmeniz mümkün: http://www.akilciilac.gov.tr/


Peki biz neler yapabiliriz, çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz? (http://www.bitkiselhaber.com/yazdir.php?haber_id=72133)

  1. Çocuklarımızı doğada yalnız bırakmayarak ve doğadaki bitkileri tanımadan yemenin sakıncalı olacağından bahsederek önlem alabiliriz.
  2. Evlerde bulunan salon bitkilerini çocukların ulaşamayacağı yerlere koymalıyız.
  3. Ev-bahçede bitkilerle uğraşırken eldiven takmalı, yaprakları koparırken, zararlı olabilecek bir sıvı fışkırabileceğini düşünerek yüzümüzü korumalı, kesme işlemi sırasında makas kullanmalıyız.
  4. Zararlı etki meydana gelmişse vakit geçirmeden UZEM'i (Ulusal Zehir Danışma Merkezi) (telefonu: 114 uzem@rshm.gov.tr) aramalıyız. Merkezdeki görevliler size yardımcı olacaktır. Onların tavsiyelerine göre en yakın hastanenin acil servisine gitmeniz gerekebilir.
  5. Acil servise giderken, bitkinin de götürülmesinde yarar var (bazen Türkçe isimler karışmaya sebep olabiliyor)
Sağlıklı günler...