27 Kasım 2013 Çarşamba

Ekinazya ve Çocuklar

Sizlere bugün uzun zamandır aklımda olan bir konu hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum. Birkaç ay önce bir mail aldım. Okulda dönem başı olması nedeniyle işler yoğun olunca cevap yazmam da gecikti. Sonra sadece maile cevap yazmak yerine maili bloga ekleyip cevabımı da buraya yazmanın daha uygun olacağına karar verdim. (Soruyu soran kişinin kimliğini bildirmemek için isimleri kırptım.)

"Hocam merhaba,
Ben 2004 yılı Gazi Eczacılık mezunuyum. Şu anda S....'da serbest eczacılık yapmaktayım. Size bir soru sormak istiyorum. Küçük yaştaki çocuklarda ekinezya kullanımının ileriki yaşlarda çeşitli kanser türlerini arttırdığına dair herhangi bir çalışma var mı? Ya da herhangi bir zararı olduğuyla ilgili başka bir çalışma. İ..... isimli şurupta 5 mlinde 70 mg. ekinezya var. Çinko,propolis,beta glukan ve mürver de içeriyor aynı zamanda. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için tavsiye etmeyi düşünüyordum. Bazı doktorların önerdiğini bazılarınınsa önermediğini okuyunca kesin bir bilgi almak için size blogunuzdan ulaştım. Cevap verirseniz sevinirim..

Teşekkürler,iyi çalışmalar..

B.... Eczanesi/S....
Ecz.B.... ......"

Meslektaşımın bahsettiği bitki ekinazya, Papatyagillerden (Asteraceae familyasından). Ülkemizde doğal olarak yetişmiyor. Birçok ekinazya türünden sadece Echinacea purpurea, pallida ve angustifolia'nın bitki özsuyu ve kök ekstrelerinin (özütlerinin) etkisi bilimsel olarak ortaya konmuş. Bitkiden elde edilen bitkisel ilaçlar; üst solunum yolu enfeksiyonlarından koruyucu, tedaviye yardımcı ve bağışıklık sistemini destekleyici olarak kullanılıyor. Ayrıca bu ilaçların uçuk, boğaz ve akciğer enfeksiyonlarına sebep olan virüslerin de üremesini engellediği bulunmuş.

Fotoğrafları Nurnberg'deki Bionorica İlaç Firması'nın bahçesinden çekmiştim.
Ülkemizde kış çayı olarak satılan poşet çaylarda da bitkiye rastlıyoruz. Ancak asıl etkiyi gösteren maddeler suda çözünmediği için çay şeklinde kullandığınızda yüksek etki görmek mümkün değil. Damla, şurup, kapsül gibi formlarda taze bitkinin özsuyu ve köklerinden uygun şekilde hazırlanmış ve standart hale getirilmiş ürünlerin kullanılması gerekiyor. Ürünlerin etkisinin gözlenebilmesi için az bir ay düzenli kullanılması gerekiyor.

Çocuklarla ilgili soruya gelecek olursak, benim taradığım kaynaklarda ve yeni makalelerde Echinacea'nın kansere sebep olduğuna dair hiç bir yayına rastlamadım. Ancak bitkinin bağışıklık sistemi üzerine etkisi bulunduğundan otoimmun hastalıklar, organ nakli yapılanlar, tüberküloz, MS ve AIDS hastalarında kullanılmaması gerekiyor. Bir de Papatyagiller'in polenleri çok alerjen, bu sebeple alerjisi olan çocuklarda Echinacea kullanılmaması gerektiği ile ilgili uyarılar mevcut.
(http://www.mhra.gov.uk/NewsCentre/Pressreleases/CON180627)

Almanya Nurnberg'de katıldığım bir kongre sonrası oradan standardize bir Echinacea preparatı almıştım. Uzun süre kullandım ve çok memnun kaldım. Tekrar gidersem almadan gelmeyeceğim. Ben denedim ve etkisini gördüm, bu sebeple önerebilirim. Ama güvenilir bir firmanın doğru ürününü seçmek gerektiğini de tekrar etmeliyim. 

Ülkemiz piyasasında bulunan ürünün kullanımının da formülasyonu çok mantıklı geldiği, bilimsel olarak anlamlı olduğu için uygun olduğu fikrindeyim. Tabii eczane eczacısı okurlarımdan gelecek olumlu/olumsuz yorumlar olursa onlara da bu yazı altında yer vermek isterim. 

Sağlıklı bir kış geçirmemiz dileğimle...

24 Kasım 2013 Pazar

Çay Çeşitleri

Birkaç gün önce arkadaşım Hale Gamze çay çeşitleri ile ilgili bir görsel paylaştı sosyal medya üzerinden. Çok hoşuma gittiğinden ve "beyaz çay ne ki?", "yeşil çayla siyah çay aynı bitkiden mi elde ediliyor?" gibi sorularla sıkça karşılaşan biri olarak hemen bloga eklemeyi düşündüm.

İlk olarak; beyaz çay, yeşil çay, siyah çay ve ülkemizde pek tanınmayan Oolong çay, çay olarak bildiğimiz, ülkemizde Karadeniz'de yetiştirilen Camellia sinensis (=Thea sinensis) bitkisinden hazırlanıyor. Sadece başlarından geçen işlemler birbirinden biraz farklı. Bunun sonucunda tatları, renkleri, kokuları ve kimyasal içerikleri de birbirlerinden farklı.


Beyaz çay hazırlamak için; çay bitkisinin yaprakları ve filizleri toplanıyor. Buharla muamele ediliyor. Daha sonra kurutulup çay yapımı için satılıyor. Çay çeşitleri içinde en az işlem göreni beyaz çay. 

Yeşil çay hazırlamak için yapraklar toplanıyor. Soldurma aşamasının ardından hızla kurutuluyor; bu aşamada tepside veya buharla kurutma yapılabilir. Bunlar iki ayrı teknik. Daha sonra tam kurumamış bütün haldeki yapraklar kıvırma-şekillendirme aşamasına geliyor. Şekillendirildikten sonra tamamen kurutuluyor.

Oolong çay için, toplanan yapraklar solduruluyor, çalkalanarak kurutuluyor. Kısmı oksidasyona tabii tutuluyor, bu sırada bitkideki bazı kimyasal maddelerin yapısı değişiyor, yeşil renk kararmaya başlıyor. Enzimler de ısı sebebiyle bozuluyor. Daha sonra yapraklar tamamen kurutuluyor.

Siyah çay hazırlamak için yapraklar toplanıyor, soldurma işleminden sonra kıvrılıyor. Tamamen oksidasyona tabii tutuluyor. Bu aşamada yine renk koyulaşıyor, enzimler bozuluyor. Çaya rengini veren teaflavin, tearubigin gibi maddeler oluşuyor. Fırınlanıp kurutularak satışa sunuluyor.

Ülkemizdeki üretimle ilgili daha ayrıntılı bilgileri
Çaykur'un web sitesinden edinebilirsiniz: 
http://www.caykur.gov.tr/Caykur/2/19/72/cay-uretimi.aspx



Bir blog yazısını daha bitirdiğime göre, demli güzel bir çayı hak ettim demektir, hepimize afiyet olsun :)

21 Kasım 2013 Perşembe

Kabak Çekirdeğini Sever Misiniz?

İnfografikleri çok sevdiğimi daha önce de söylemiştim sanırım. Öz bilgiyi içeren renkli görsellerle desteklenmiş bu materyaller, eğitim sırasında da sıkça kullanılmalı bence. 

Geçenlerde tıbbi bitkiler ve farmakognozi adına hazırlanmış bir internet sitesinde çok güzel infografiklere rastladım. Site malesef İngilizce. Adresi: http://www.medicinalplants-pharmacognosy.com/graph/. Sitede birçok bitki ile ilgili görseller ve bilgiler mevcut, her geçen gün yenileri de ekleniyor. 

Başlığa bakıp yazıyı okumaya devam edenler için cevabımı vereyim, ben kabak çekirdeğini pek severim. Aşağıda da kabak ile ilgili hazırlanmış bir infografik var. (Diğerleri için siteye bir göz atın derim.) 



Cucurbita pepo, ülkemizde sakız kabağı adıyla bilinen, silindirik meyvası olan bir kabak türü. Meyvası beyazımsı renkte, ülkemizde çok yetiştiriliyor ve sebze olarak kullanılıyor. 

Çekirdeklerinde reçine, sabit yağ, steroller ve kukurbitin isimli aminoasit yer alıyor. Çekirdekler, halk arasında kurt ve tenya düşürücü etkili olarak hem yetişkin hem de çocuklarda kullanılıyor. 

Kabak çekirdeğinin prostat büyümesi (BPH) ve mesane hasarında kullanımı da Alman Komisyon E tarafından onaylanmış. Yukarıda bu bilgiler ve daha fazlasına kısaca yer verilmiş... 

3 Kasım 2013 Pazar

Milli Botanik Bahçemizin Temeli Atıldı

Aylardır hatta birkaç yıldır ODTÜ'den Eskişehir yoluna döndüğümde gözüme aynı tabela takılıyordu "Türkiye Milli Botanik Bahçesi". Gazi Fen Biyoloji'den birkaç hocamıza ara ara bu bahçeyi sorduğumda sadece belirli bir alanın ayrıldığını ancak açılışın yapılmadığını duyuyordum. Bu sabah okuduğum haberle "e nihayet" dedim.

Ülkemizin ilk (?) milli botanik bahçesi olduğu belirtilen bahçenin temel atma töreni 31 Ekim Perşembe günü yapılmış. Haberin bir çok yerinde botanik yerine botonik yazılması da dikkatimden kaçmadı. Ben düzeltip özetleyerek veriyorum haberi:

Türkiye'nin sahip olduğu bitki çeşitlerini muhafaza altına almak amacı ile uluslararası niteliklere uygun tasarlanan 'Milli Botanik Bahçesi'nin temeli Ankara'da düzenlenen törende atıldı. 

2005 yılında ağaçlandırma faaliyetleri ile başlayan Milli Botanik Bahçesi projesinde seralar kompleksinin (70 bin metre kare) temel atma töreni gerçekleştirildi. Törene, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Ankara Büyük Şehir Belediyesi Başkanı İ.Melih Gökçek katıldı.


Törende konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, bahçenin 2 bin 500 dönüm alanda, kurulacağını, projenin 2015'te tamamlanacağını söyledi. 

Türkiye'nin dünyadaki 8 bitki gen bölgesinin 3 tanesinin kesişme alanında yer aldığını açıklayan Bakan Eker, Akdeniz-Avrupa, Asya-Sibirya, İran-Arık tropik bölgelerinin dışında, yeryüzünün bitki çeşitliliği bakımından Türkiye'nin dünyanın en gelişmiş ülkesi olduğunu bildirdi. Bunu tespit etmek için bir takım çalışmalar yaptıklarını ve şu ana kadar 4 binin üzerinde endemik bitki türünü kaydettiklerini ifade eden Eker, Türkiye coğrafyasında var olan, ıslah edilen, ticari olarak üretimi yapılan 86 bin 600 tohum çeşidini, dünyanın üçüncü büyük tohum gen bankasında muhafaza ettiklerini söyledi. Ülkenin biyolojik çeşitlilik bakımından en zengin bölgesinin Antalya olduğunu da dile getiren Eker, orada da 'Tıbbi ve Itri Araştırma Merkezi'nin kurulduğunu aktardı. Şu anda da doku kültürü merkezleri dahil olmak üzere bir çok merkezin inşaat halinde olduğunu belirten Eker, bu merkezlerin bir kısmının ise 2015'te devreye gireceğini kaydetti.

Bahçenin 2200 dönümünde ağaçlandırma çalışması yapılmış. Proje aşamasında titiz ve uzun bir hazırlık sürecinden geçilmiş. Dünyanın bütün botanik bahçelerinin gezildiği belirtilmiş (ki bu bana pek de inandırıcı gelmedi). Bunların hepsinin ışığında, bizim Milli Botanik Bahçe projesi hazırlanmış. 

Eker, "Bahçede, biyoçeşitlilikle ilgili koleksiyonlar oluşturulacak, bunların muhafazası sağlanacak. Dünya standartlarında bitki kütüphanesi oluşturulacak. Bütün bitkiler kurutularak muhafaza edilecek (herbaryum işte). Özel iklim seraları oluşturulacak. 4 binin üzerindeki endemik bitki ya özel seralarda ya da seralarda muhafaza edeceğiz. Çöl serası da, tropik bitki seraları ve su bitkileri seraları da olacak. Bütün iklim koşullarında yetişecek, seralar oluşturulacak. Araştırma faaliyetleri için bir laboratuvar olacak. Vatandaşların biyoçeşitliliğe olan ilgilisinin oluşturulması ve ilginin sürdürülebilmesi için bu park büyük öneme haiz. " demiş.

Umarım bu bahçe güzel ümitlerle başlanıp birkaç yıl sonra sadece basit bir park olarak kalacak bir alan olmaz. Milli botanik bahçesi adına yakışır, bilimsel bir yer olur da hem öğrencilerimize, hem ülkemize gelen yabancılara gururla gezdirebiliriz. İhtiyacımız olduğunda ilk oraya başvururuz. Çok şey mi bekliyorum sizce sevgili blog ziyaretçileri?