15 Ocak 2014 Çarşamba

Her Bitkinin Çayı İçilir Mi?

Geçen ay blogun sıkı takipçilerinden birinden bir e-posta aldım. Çaylar hakkındaki bu soruyu yine soru-cevap şeklinde bloga koymayı uygun gördüm. E-posta diyor ki; 

"Daha önce başka bitkilerin de çay olarak etkisiz olduğunu okumuştum ama ekinezyayı sizden öğrendim. Acaba suda çözünmeyen, çay formu etkisiz bitkileri listelemek mümkün mü? Sanırım ekstre formları genel olarak daha etkili oluyor tüm bitkilerin. O halde tersi bir sınıflandırma yapıp çay hali etkili olan bitkileri mi listelemek lazım?"





Cevabı, her düzeyden okuyucu anlasın diye genel bilgi vererek başlayayım: Bitkiler aslında minyatür birer kimya fabrikası. Yapılarında birbirinden farklı birçok madde taşıyorlar. Bu maddelerin bir kısmı yararlı, bir kısmı çok düşük dozlarda bile zararlı. Bitkilerin gıda ve tıbbi amaçla kullanımları tabii ki çok eskilere dayanıyor. Günümüzde hangi bitkilerin zehirli ve zararlı olduğu biliniyor. Yararlı bitkilere geldiğimizde ise durum biraz çetrefilli. Bitkilerde bulunan madde grupları bazen yan yana olduklarında bazen de tek başına kullanıldıklarında daha etkili. (Bu cümleler aslında bitkiden ilaca giden yolla ilgili bir özet.)

Bir bitkideki bir madde tek başına etkiliyse, o bitkiyi kullanmak yerine o maddenin saf halde elde edilip ilaç haline getirilmesi gerekiyor. Ancak maddeler birlikte kullanılırsa daha etkili ise o zaman bu maddeleri birbirinden ayırmak bir hata. İşte bu birlikte etkili maddeleri; birçok bitkiden, bitkiyi doğrudan yiyerek vücudumuza alıyoruz zaten. Örneğin soğan, sarımsak, portakal... Ama bazı durumlarda ne kadar yersek yiyelim etkili maddeler yeterli miktarda alınamamış oluyor. İşte o zaman bitkinin özütü yani bizim dilimizden konuşursak ekstresinin hazırlanması gerekiyor. Ekstre doğrudan kullanılabileceği gibi farklı işlemlerden geçirilerek tablet, kapsül, damla gibi farklı ilaç şekillerinin hazırlanmasında da kullanılabiliyor. 





Yukarıdaki iki paragrafı yazmamın sebebine gelince; bitkilerde bulunan maddelerin hepsi benzer yapıda değil. Hepsi suda veya hepsi yağda aynı oranda çözünmüyor. Bu bağlamda diyelim ki siz en basit ekstre hazırlama yolu olan çay hazırlamayı seçtiğiniz. Eğer etki göstermesini beklediğiniz maddeler, bitkinin içinden suya geçmiyorsa içtiğiniz çayın tedavi edici değeri yok demektir. Yani ilk nokta bitkideki etkiden sorumlu maddelerin suda çözünmesi. Bundan sonra da drogun kaliteli olması çok önemli. Yabancı bitkilerle karıştırılmamış, etkili madde miktarı farmakopede belirtilen sınırlar içinde olan, kaliteli ve güvenilir bitkiler kullanılmalı. 

Herkesin bildiği bir örnek vereyim. Örneğin kuru öksürük sebebiyle göğüs-boğazınızdaki tahrişi azaltmak için ıhlamur çayı yapmak istiyorsanız poşet çayı uzun süre bardağınızda bekletin veya daha güzeli çaydanlıkta ıhlamurunuzu uzun süre kaynatın. Bu şekilde bitkide bulunan flavonoitlerin yanında müsilaj da sıcak suya geçer. Ihlamur çayının viskoz, daha yapışkan, kıvamlı hale geldiğini göreceksiniz. İşte buna sebep olan müsilaj göğsünüzü yumuşatacaktır. Ama soğuk algınlığı ve öksürük için kullanmak istiyorsanız ıhlamurunuzu kısa sürede demlemelisiniz. Çünkü ancak bu şekilde hazırladığınız çay, bitkideki flavonoitlerin yanında uçucu yağları da içerir. Uzun süre kaynattığınızda teskin edici etkisi bulunan uçucu yağlar uçar gider.  



Bir de tıbbi bitki çayı ile ülkemizde satılan poşet çaylar arasında ciddi fark var. Fitoterapide kullanılan tıbbi bitki çayları kontrolleri yapılmış kaliteli droglarla hazırlanan, dozu ve kullanım şekli belirli bitki karışımlarıdır. Ülkemizde yasal düzenlemenin yapılmasından sonra poşet çayların tıbbi bitkisel çaylar ve keyif çayları olarak iki ayrı grupta üretileceği fikrindeyim. 

Çay konusu hayli geniş, ülkemizde çay üreten firmalardan Doğadan, hocam Erdem Yeşilada ile bilgilendirici kısa filmler çekmiş. Firmanın Youtube kanalında bu videoları bulup izleyebilirsiniz. Ben birinin linkini ekleyeyim, diğerlerini de oradan bulursunuz kolayca. Poşet çaylar hakkındaki video

Soruya kısa cevap: Her bitkinin çayı içilmez, her bitkinin çayı etkili maddeler içermez. Beklenilen etkiye ve etken maddenin tipine uygun ekstre hazırlama tekniği seçmek şarttır. 

Afiyetle içilen çaylar, bol muhabbetler, keyifler dilerim... 

İskender Nasıl Öldü?

Efsanevi komutan Büyük İskender, şarabına karıştırılan bir bitki ile zehirlenmiş olabilir mi?

Bu soruyu Yeni Zelanda'daki Otago Üniversitesi'nden Leo Schep de sormuş ve arkadaşları ile kafa kafaya verip Büyük İskender'in ölüm sebebi üzerine bir araştırma yapmış. Çalışmanın sonuçları Clinical Toxicology dergisinin 2014 ocak sayısında yayınlandı: 

Pers İmparatorluğu'nun güçlü ordularını yenmeyi başaran Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri olarak bilinen Büyük İskender'in ölüm sebebi net değil ama bitkilerle zehirlenme sonucu ölmüş olabileceği düşünülüyor. Schep, Kral'ın M.Ö. 323'te sadece 32 yaşındayken ölümünden sorumlu olan bitkinin "Veratrum album" olduğunu savunuyor.


Schep, çalışmasında Büyük İskender'in daha önce iddia edildiği gibi arsenik ve striknin gibi maddeler kullanılarak zehirlenmesinin mümkün görünmediğini belirtiyor. Bu maddelerin hızlı ölüme yol açtığını ancak eldeki verilere göre komutanın 12 gün can çekiştiğini, konuşamaz ve yürüyemez hale gelerek öldüğüne dikkat çekiyor. 

Toksikolog Schep, ülkemizde beyaz çöpleme adıyla tanınan Veratrum album'un, Büyük İskender'in şarabına karıştırıldığını, acı tadı gizlemek için de tatlandırıcı kullanılmış olabileceğini ileri sürmüş.


Adı geçmişken kısaca bitkiden bahsedeyim. Veratrum album Liliaceae (Zambakgiller) familyasından. Ülkemizde doğal olarak Kuzeydoğu Anadolu'da yetişiyor. Giresun, Artvin, Ordu, Rize, Trabzon civarlarından kaydı var. Başucu kitabımız olan Türkiye'de Bitkilerle Tedavi kitabında Sayın Turhan Baytop bitkiden şöyle bahsediyor:

File:Veratrum album Aubrac.JPG"Rhizoma Veratri albi: Veratrum album L. (Liliaceae) türünün kurutulmuş rizom (toprak altı gövdesi) ve kökleridir. Bu tür 50-100 cm yükseklikte, yeşilimsi-beyaz çiçekli, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Yapraklar büyük, boyuna belirgin damarlı, katlı ve sivri uçludur. Kuzey-Doğu Anadolu dağlarının orman açıklıklarındaki çayırlarda yetişir. 


Rizomlar sonbaharda sökülür, tam halde veya ortalarından boyuna ikiye ayrıldıktan sonra, güneşte kurutulur. Rizomlar 5-10 cm uzunlukta, küçük havuç biçiminde, 1.5-2 cm çapında, üzeri soluk siyah renkli ve kök kalıntıları ile kaplıdır. Tadı acı olup, tozu şiddetle aksırtır.

Memleketimizde bugün bilhassa, nezle sonucu oluşan tıkanıklıklarda burnu açmak için, enfiye şeklinde kullanılmaktadır. Rizomun iç kısmı bir çakı ile kazınır ve elde edilen toz buruna çekilir. Bu nedenle drog İstanbul aktarlarında "kökenfiye" veya "suut kökü" ismiyle satılmaktadır.

Diğer isimler: Akçöpleme, Beyaz çöpleme, Beyaz harbak, Harbak beyaz, Kunduz kökü, Kökenfiye, Suut kökü."


Bitkinin toprak altı gövdesi nişasta, reçine, şekerlerin yanı sıra % 1-2 oranında alkaloit taşıyor (protoveratrin A ve B, jervin, rubijervin, ... vb. gibi). Bu alkaloitlerden dolayı bitki bir dönem gut, epilepsi ve hipertansiyon tedavisinde kullanılmış. Ancak yine bu alkaloitler sebebiyle de zehirli. Zehirlenme belirtileri bulantı, kusma, bradikardi, bayılma, kasılma, halsizlik ve felç. Bitkinin homeopati ilaçlarının bileşimine girdiğini de belirteyim. 

İskender'i öldüren bir Veratrum muydu bilinmez ama umarım bu bitki ile sadece doğada karşılaşırız. Bitkiyi çiçekli dönemde yakalayıp güzel fotoğraflarını çekebilmek dileğimle...