Blogda geçenlerde yazdığım bir yazımda botanik bahçelerini anlatmış, bir diğer yazımda ise Graz Botanik Bahçesi'ni tanıtmıştım. Artık sıra Viyana Botanik Bahçesi'nde...
Viyana Botanik Bahçesi; Viyana'nın güneydoğusunda yer alan Belvedere Sarayları'na komşu, girişi Mechel Sokağı'nda (Mechelgasse). Bahçenin kapısında sizi Viyana Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi'nin tabelası karşılıyor.
Bahçenin girişinde burada yetiştirilip satışa sunulan bitkilerin bulunduğu bir stand var. Biz standa bakarken bahçeyi gezmeye iki çocuğu ile gelmiş bir çift evleri için çiçek seçmeye çalışıyordu...
Daha önce de dediğim gibi botanik bahçeleri sadece bilimsel amaçlara hizmet eden yerler değil, halkın park, dinlenme alanı olarak sıkça kullandıkları yerler. Kapıdaki bu aile bunun en güzel örneğiydi bence.
Park ince uzun bir bahçeden oluşuyor. Diğer botanik bahçelerinde olduğu gibi kapalı camlı bir sera-bina var ve bu binanın hemen yanında sergi, seminer gibi etkinliklerin düzenlendiği genişçe bir salon bulunuyor. Bizim gezimiz sırasında polen bilimi (palinoloji) ile ilgilenen bir grup sanatçının tablolarının sergilendiği bir sergi vardı. Elektron mikroskobu görüntüleri insanı hayran bırakan polenler, hayal gücü ile harmanlanınca düşünün ki ortaya ne güzel eserler çıkar :)
Viyana Botanik Bahçesi; Viyana'nın güneydoğusunda yer alan Belvedere Sarayları'na komşu, girişi Mechel Sokağı'nda (Mechelgasse). Bahçenin kapısında sizi Viyana Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi'nin tabelası karşılıyor.
Bahçenin girişinde burada yetiştirilip satışa sunulan bitkilerin bulunduğu bir stand var. Biz standa bakarken bahçeyi gezmeye iki çocuğu ile gelmiş bir çift evleri için çiçek seçmeye çalışıyordu...
Daha önce de dediğim gibi botanik bahçeleri sadece bilimsel amaçlara hizmet eden yerler değil, halkın park, dinlenme alanı olarak sıkça kullandıkları yerler. Kapıdaki bu aile bunun en güzel örneğiydi bence.
Park ince uzun bir bahçeden oluşuyor. Diğer botanik bahçelerinde olduğu gibi kapalı camlı bir sera-bina var ve bu binanın hemen yanında sergi, seminer gibi etkinliklerin düzenlendiği genişçe bir salon bulunuyor. Bizim gezimiz sırasında polen bilimi (palinoloji) ile ilgilenen bir grup sanatçının tablolarının sergilendiği bir sergi vardı. Elektron mikroskobu görüntüleri insanı hayran bırakan polenler, hayal gücü ile harmanlanınca düşünün ki ortaya ne güzel eserler çıkar :)
Polen sergisinden çıkar çıkmaz etraftaki bitkileri incelemeye başlıyoruz. Memleket bitkilerini görmek bizi yine sevindiriyor. Ricinus communis (hint yağı) bunlardan biri. Yeni oluşmuş meyveler yeşil, olgunlaşanlar ise kırmızıya yakın renktekiler...
Parkın kaktüs bahçesinden bir görünüm...
Parkın kaktüs bahçesinden bir görünüm...
Kaktüslerden sonra geldiğimiz bir diğer bölümde mavi-lacivert Gentiana (jansiyan) çiçeklerini gördüm :)
Botanik bahçesinde başımıza gelen en komik ama aslında en hatalı olayı anlatayım. Bahçeyi 4 kişi birlikte geziyoruz. Yorulduğumuz bir anda bahçedeki banklardan birine oturmaya karar verdik. Tam da bankın üzerinde bir Ginkgo biloba ağacı vardı. Önce fotoğraflarını çektik sonra meyvalarını inceledik, derken hocalardan biri "ya bunun meyvesi yeniyordur kesin yiyelim hadi" dedi. Ben de ne akla hizmetse ucundan ısırdım, ısırmaz olaydım. Hayatımda yediğim en kekremsi, buruk, tanenli meyve diyebilirim. Isırdığım parçayı yutmadım ama buna rağmen 1-2 dakika sonunda dilimde çok kuvvetli bir yanma ve dil kökümde batma hissetmeye başladım. Yanımızdaki su pek de işe yaradı diyemem, yarım saat boyunca dilim şişmez umarım diyerek gezdim botanik bahçesini. (Ginkgolik asitler midir sebebi diye düşünmeden edemedim). Dönünce Ginkgo meyvelerindeki toksik maddelere bir göz atayım dediğimde karşıma ginkgolik asitlerin meyvede (daha çok da tohumda) bulunduğu, allerjen olduğunu ve yine meyvelerde bulunan 4’-0-metilpiridoksinin (çok miktarda meyvenin yenmesiyle) konvülsiyon, şuur kaybı ve daha da ağırlaşan tablo şeklinde zehirlenme belirtileri ortaya çıkardığını okudum. Bu da bana iyi bir ders oldu tabii :)
Parkın ziyaretçileri arasında yaşlı bir çift de vardı :)
Parkta oluşturulan yapay bir göletin kenarında insan boyunu hayli aşmış bambular vardı. Bambuları pek severim ben...
Az ileride yine ülkemizden bir türle karşılaşıyorum. Orkidelerden (Orchidaceae) Epipactis palustris. (Biz bu türü Çağlar'la gittiğimiz bir gezide Bolu, Abant'ta görmüştük. Bize türün yerini telefonda üşenmeden uzun uzun anlatan Nejdet Bozkurt'un sitesinde bitkinin güzel çiçeklerini de görmeniz mümkün.
http://www.orkidelerimiz.com/epi_pal_tur.html)
Az ileride yine ülkemizden bir türle karşılaşıyorum. Orkidelerden (Orchidaceae) Epipactis palustris. (Biz bu türü Çağlar'la gittiğimiz bir gezide Bolu, Abant'ta görmüştük. Bize türün yerini telefonda üşenmeden uzun uzun anlatan Nejdet Bozkurt'un sitesinde bitkinin güzel çiçeklerini de görmeniz mümkün.
http://www.orkidelerimiz.com/epi_pal_tur.html)
Sonbahar yaklaştığından yine Colchicum'larla karşılaşıyoruz bahçede. Özgürce yayılmışlar çimlerin arasına. Gezimizin sonuna yaklaşırken ana bina etrafındaki camekanları geziyoruz. Böcek-sinek kapan bitkilerin bulunduğu bölümün fotoğrafları hiç iyi çıkmamış ama orkide bölümünden bir fotoğraf eklemeden geçmek istemedim...
Biz ancak dönüş uçağımıza saatler kala gitme fırsatı bulmuştuk bu güzel botanik bahçesine. Gezdiğimiz 1-2 saat bana pek yetmedi açıkcası. Umarım bir daha gidip daha uzun vakit ayırarak gezme şansım olur. Bir gün Viyana'ya yolunuz düşerse Belvedere Sarayları'nı ve Viyana Botanik Bahçesi'ni mutlak görün derim...
Ufak bir not: Prof. Dr. A. Ulvi Zeybek'in doktorasını Viyana Üniversitesi'nde yaptığını ve bu botanik bahçesinin düzenlenmesinde büyük emeği olduğunu duydum, Prof. Dr. Sayın Zeybek ile ilk karşılaştığımda bu konuyu sorup öğrendiklerimi de bloga eklemeyi düşünüyorum...
Teşekkür ederim gözlem ve deneyimlerininizi paylaştığınız için.🙏😊
YanıtlaSil