Eylül ayı başında Etnofarmakoloji Derneği'nin (Society of Ethnopharmacology) 13. Uluslararası Kongresi'ne katılmak için Avusturya Graz'daydım. Kongrenin ikinci gününde öğle arası, bir grup kongre katılımcısı ile Karl Franzens Graz Üniversitesi Bitki Kimyası Enstitüsü'ne bağlı Graz Botanik Bahçesi'ne gittik.
İlk defa bir botanik bahçesini rehber bir hocanın anlatımı eşliğinde gezdim. Çok şey öğrendiğimi söylemeliyim.
Botanik bahçesi Graz Üniversitesi'ne 5 dakika yürüyüş mesafesinde. Geniş bir alan içinde bir ana bina etrafında toplanmış durumda. Ana bina aslında camdan dev bir sera. İklim tiplerine göre farklı parçalara bölünmüş. Her odada ısı ve nem koşulları (muhtemelen toprak yapısı da) farklı.
Bahçede, camekanlarla çevrilmiş farklı bölümler var. Bunlardan ilki hemen giriş kapısının yakınındaki tohumlar standı. (Lütfen fotoğrafın büyük hali için üzerine tıklamayı unutmayın :)) Bunun yanı sıra orkideler, karnivor (böcek yiyen, sinek kapan) bitkilerin bulunduğu camekanlar da baya dikkat çekiciydi. (Malesef iyi fotoğrafları yok) Her şey camlar arkasında olunca ya fotoğrafçılıkta usta olmanız gerekiyor ya da size iş bırakmayacak kadar iyi bir fotoğraf makinanız olmalı...
Ana binaya girdiğinizde soldaki ilk bölümde kaktüsler, sütleğenler sizi karşılıyor. Bazısı ufak- tefek, sürünücüyken bazıları insan boyunu aşıyor. Sol üstteki fotoğrafta gördüğünüz gibi Kanarya Adaları'ndan getirilmiş türlere bile rastlamanız mümkün... Sukkulentlerin bulunduğu camekandan çekilmiş bir fotoğraf var sol yanda. Belgeseller ve bilimsel dergilerde fotoğraflarını görmesem bitki olduklarını anlayamayacağım türlerle karşılaşıyorum. Bence komik bitkiler bunlar :)
Bu güne kadar gördüğüm en büyük Aristolochia (loğusa otu) türü Aristolichia giganteum da bu botanik bahçesindeydi. (Aristolochia'ları çok severiz Çağlar'la, onlar için ayrı bir yazı olacak bu blogda yakında). Fotoğrafı çekerken kongreye katılan, gezi sırasında tanıştığım bir İngiliz arkadaş bana yardımcı oldu. Eline oranla çiçeğin büyüklüğünü tahmin edebilesiniz diye bu kareyi beraber planladık :) Hemen sağda ise soğanlı bitkiler bölümünün güzellerinden birini görebilirsiniz. Bitkinin ana vatanı Uruguay, tür adı ise Zephyranthes candida...
Bahçede farmasötik botanik-farmakognozi açısından önemli familya ve türlere de yer verilmiş. Buraya Tolu balsamının kaynağı olan Myroxylon balsamum ve kakao ağacı Theobroma cacao fotoğraflarını ekledim...
Umbilicus Latince göbek deliği demek. Sol üstteki bitkinin tür adının Umbilicus olduğunu görünce çekmeden edemedim. Sonra bir baktım ki bu tür de Graz'a bizim gibi Türkiye'den gelmiş. Hal böyle olunca künyesini de fotoğraflayayım dedim.
Ana bina içinde sadece otsu-çalımsı bitkiler yok. Birçok ağacın cam kafesin en tepesine kadar uzanışını görüp şaşmamak elde değil. İşte yandaki fotoğrafta görülen ağaç bunlardan birine ait. Quercus suber mantar meşesi olarak bilinen meşe türü. Ağacın mantar tabakası şişe mantarı yapımında kullanılıyor. Kabuğunun görüntüsü benim çok hoşuma gitti. Latince "suber" kelimesinin "mantar" anlamına geldiğini, mantar tabakasında bulunan suberin'in adının da suber'den geldiğini düşündüm bu fotoğrafı çekerken (evet aynen öyleymiş)...
Camdan serayı gezerken, rengarenk meyvelere rastlıyoruz. Bunlardan biri aşağıda soldaki fotoğrafta gördüğünüz kırmızı-pembe tohumlu, turuncu iştah açıcı görünümdeki Momordica charantia (kudret narı) meyvesi. Bir diğeri ise (sağdaki fotoğraftaki); bu güne kadar kokladığım en iğrenç kokulu meyve. İngilizce noni olarak isimlendirilmiş bitkinin Latince adı Morinda citrifolia'imiş. Bitkinin meyve suyu içecek olarak satılıyormuş ama bu kokunun üzerine "bir bardak noni suyu içer misin?" diye sorsalar "üzerine para verseniz de içmem" derim sanırım...
Ana binadan çıktığınızda bahçenin bölümlere ayrıldığını görüyorsunuz. Ağaçlar kısmında yine rengarenk meyveler karşılıyor bizi, yeşil olan Maclura pomifera (yalancı portakal ağacı diye uydurma bir Türkçe ismi var), çingene pembesi olan ise Magnolia sp. (manolya) ağacına ait...
Bahçeyi gezerken yerlerde gördüğümüz soğanlı bitkiler öyle güzel ki üstlerine basmadan yürümek için her adımımızı dikkatle atıyoruz. İlerideki tabela onların Colchicum bornmuelleri olduğunu söylüyor bizlere. Ülkemizdeki türleri görmek ise eski bir dosta rastlamak gibi mutlu ediyor bizi. Sağdaki fotoğraftaki günlük ağacı yaprağı ve meyvesi de onlardan biri. (Günlük ağacı, Liquidambar orientalis Muğla'da ormanlar oluşturuyor. Belki bir yazı da onu anlatmak için yazılmalı kısa zamanda...)
Bahçede farklı toprak özelliklerine sahip bitkilerin yer aldığı bölümlerden kareler...
Amerika'ya gitmedim ama dünyanın en büyük ağaçlarından olan sekoyaları gördüm, hem de yine Graz'da! Sequoiadendron giganteum dev sekoya anlamına geliyor. Son fotoğraf ise etken madde gruplarına göre sınıflandırılmış bitkilerin bulunduğu bölümden. Bu bölümde alkaloitler, kardiyoaktif heterozitler, saponozitler, uçucu yağlar... gibi farklı kimyasal madde gruplarını yüksek miktarda taşıyan bitkilerin örnekleri var. Salvia officinalis ise bölümümüzden master tezinde adaçayları ile çalışan arkadaşım Uzm. Ecz. Sezer Şenol'a armağanım olsun...
Aslında Graz Botanik Bahçesi ile ilgili anlatılabilecek daha çok şey var, ama kısaca anlatayım derken bu kadar yazıvermişim. Buraya kadar sıkılmadan okuyabilmiş herkese sevgiler, ortaları okumadan atlayıp son cümleleri okuyayım diyen arkadaşlarım; siz de baya şey kaçırdınız bence :)
Graz'da katıldığım kongrenin ana sayfasına göz atmak isteyenler için:
Graz Botanik Bahçesi için: