15 Aralık 2012 Cumartesi

MİSED Mayıs Sayısı


MİSED (Meslek İçi Sürekli Eğitim Dergisi), Türk Eczacıları Birliği tarafından yayınlanan süreli yayınlardan. Derginin her sayısında farklı bir konu işleniyor. Mayıs 2012 sayısının konusu ile tıbbi bitkisel ürünler


Konu Başlıkları ve Yazarlar:
1. Ottan Fitofarmasötiğe; Güncel Fitoterapi

Prof. Dr. Erdem YEŞİLADA
2. Bitkisel İlaçlar ve Gıda Takviyeleri ile İlgili Genel Yaklaşım ve Sorunlar
Prof. Dr. Tayfun ERSÖZ
3. Ülkemizdeki Bitkisel İlaçlar ve Ürünlerde Yasal Durum
Prof. Dr. A. Ahmet BAŞARAN
4. Aktarlarla İlgili Düzenlemenin Getirdikleri
Doç. Dr. M. Levent ALTUN
5. Bitkisel Ürünlerde Analizin Önemi
Prof. Dr. Maksut COŞKUN, Prof. Dr. Hakan GÖKER
6. Ülkemizde Tıbbi Bitkisel Ürünlere İhtiyaç Var Mı?
Dr. Özgür GÖKNEL
7. Bitkisel Ürünlerde Dünya Pazarı ve Türkiye
Doç. Dr. Murat KARTAL, Yrd. Doç. Dr. Sinem ASLAN ERDEM
8. Bitkisel Drogların Standart/ Farmakope Monografları
Prof. Dr. K. Hüsnü Can BAŞER

Bu konularda bu kadar güncel bilgiyi yazılı olarak bir kaynakta bulmak sanırım imkansız. Bu sebeple ben bu sayıyı büyük bir iştahla okudum. Elime basılı olarak geçti ama sizler bu sayıya internet sitesinden de ulaşabilirsiniz.

Bağlantımız: MİSED Mayıs 2012

9 Aralık 2012 Pazar

Uluslararası Bitki İsimleri İndeksi

Bitkilerin Latince isimlerini hatırlamak birçok kişi için yeterince zorken bir de (o bitkiyi tanımlayan kişinin adının kısaltması olan) otörlerini bilmek hiç de kolay değil. Bazen daha da vahim bir şekilde bitkinin cinsini hatırlar ama türlerini anımsayamayız. İşte bu gibi durumlarda başvurabileceğimiz kullanışlı bir internet sitesi var: The International Plant Names Index. 

Bana siteyi birkaç yıl önce, Doç. Dr. Ufuk Koca Çalışkan önermişti. O günden bu yana sıkça aklıma takılan bitkileri aramak için kullandığım sitenin adresi: http://www.ipni.org/

Search Plant Names kısmından (kısaca buradan) bilgileri yazarak aradığınız bitkiye ulaşabilirsiniz. Bitkinin Latince cins, familya adı ile arama yapmanız mümkün. Sonuçları incelediğinizde bitkinin sinonimlerini (bilimsel olarak verilmiş diğer adlarını), bitkinin bilim dünyasına tanıtıldığı ilk yayının hangi kaynakta ne zaman basıldığını da öğrenebilirsiniz. 

Sayfadaki veri tabanı hazırlanırken Index Kewensis ve Gray Card Index verileri kullanılmış. Daha da güzeli çalışkan bir ekip,  (The Royal Botanic Gardens-Kew, The Harvard University Herbaria ve The Australian National Herbarium ekibigüncel yayınları takip ederek türler hakkında değişen bilgileri güncelliyor. 

Veri tabanı tohumlu bitkiler, eğreltiler ve kibrit otlarını (likopodları) kapsıyor. Eminim sitedeki farklı bölümleri dolaştıkça, benim dikkatimi çekmeyen ama işinize yarayan birçok bilgiye rastlayacaksınız. İyi gezintiler...

5 Aralık 2012 Çarşamba

WHO'dan Bitkisel Ürünler İçin Kalite Kontrol Yöntemleri


Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ana sayfasından güzel bir döküman daha. 


2011 yılının Ağustos ayında yayımlanan bu kitap, aslında 1998 yılında yayımlanan aynı isimli kitabın güncellenmiş 2. baskısı. Kitabın tam adı "Quality Control Methods for Herbal Materials" dili de tabii İngilizce.

Kitapta; toz hazırlama, partikül büyüklüğü, makroskopik ve mikroskopik incelemeler, ince tabaka kromatografisi, kül, ekstre edilebilir madde, su ve uçucu madde, uçucu yağ miktar tayinleri, acılık değeri, hemolitik aktivite, tanen, şişme indeksi, köpürme indeksi, pestisit kalıntıları, arsenik ve toksik maddeler, miroorganizmalar, aflatoksinler, radyoaktif kontaminasyon tespiti konuları yer alıyor. Kitabın sonunda analizlerde kullanılacak reaktif ve çözeltilerin hazırlanışı anlatılıyor.


Kitabın pdf versiyonunu WHO'nun internet sayfasından indirmeniz mümkün:

29 Kasım 2012 Perşembe

Fitoöstrojenler

Aşağıdaki fotoğrafta üç farklı tohum var. Hangi bitkilere ait olduğunu tanıyabildiniz mi? 


Birincisi soya fasülyesi (Soja hispida=Glycine max), ikincisi çemen (Trigonella foenum-graecum), sonuncusu ise keten (Linum usitatissimum) tohumunun fotoğrafı. 

Peki bu üç tohumun bu yazıda işi ne veya ortak yanları nedir?
Bu üç tohum da aynı etkiye sahip farklı kimyasal maddeler içeriyor. 

Bu tohumlar fitoöstrojenik. Yani vücuda alındıklarında, insanlarda bulunan kadınlık hormonu olarak bilinen östrojene benzer etkiler meydana getiriyor, östrojenin bağlandığı reseptörleri bile kandırıp kendileri bu reseptörlere oturuveriyorlar. 

Peki sonra ne oluyor ya da bu neye sebep oluyor?
Yapılan çalışmalar fitoöstrojenlerin menapoz şikayetlerini ortadan kaldırmada, kalp rahatsızlıklarında, kemik erimesinde ve bazı kanser türlerinde (özellikle meme, kolon, prostat kanserlerinde) etkilerinin bulunduğunu gösteriyor. 


Vitex agnus castus (hayıt) yaprağı
Fitoöstrojenik bitkiler incelendiğinde karşımıza bu etkiyi meydana getiren farklı kimyasal madde grupları çıkıyor (izoflavonlar, kumestanlar, prenil flavonoitler ve lignanlar gibi). 


İşte yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz soya fasülyesi izoflavonlarca, keten tohumu ise lignanlarca zengin. Ülkemizde de soya fasülyesi, kara yılan otu (Black Cohosh, Cimicifura rasemosa) ve hayıt (Vitex agnus castus) bitkilerinden hazırlanan ürünler gıda desteği ve bitkisel ilaç olarak satılıyor.  

Şimdi gelelim bu yazının fikir babasına... Prof. Dr. Ahmet Başaran'ın bu konudaki kapsamlı bir makalesi google'da bugüne kadar yaptığım her aramada ilk sırada karşıma çıkmıştır. Bu sebeple fitoöstrojenler ile ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler için: 
http://www.eczfakder.hacettepe.edu.tr/Arsiv/EskiDergiler/07_2005/05.pdf

19 Kasım 2012 Pazartesi

Laboratuvardan Fotoğraflar-Yaprak Anatomisi


Öğrenciliğimde farmakognozi laboratuvarında en sevdiğim haftalar mikroskobi çalıştığımız haftalardı. O zaman okulumuz laboratuvarlarında aynalı, monoküler mikroskoplar kullanılırdı. Aradan 10 seneden fazla geçmesine rağmen salgı tüylerini incelediğimiz hafta bulunması gerekenlerin yarısını bile bulamadığımı çok net hatırlarım. Şimdi okulumuzda Leica marka binoküler ışık mikroskopları kullanıyoruz. Ama hala öğrencilerin en zorlandığı hafta yaprak doku/elementlerini ve salgı tüylerini incelediğimiz hafta. 

Föy çizimleri pek de yeterli olmuyor bu üç boyutlu görüntüleri tasvir etmeye. Ben de laboratuvar sonrasında çektiğim birkaç fotoğrafı ve kaynaklardan aldığım hoşuma giden görselleri ekliyorum.

Epiderma hücreleri
Bu fotoğrafta Menthae folium'a (nane yaprağına) ait epiderma hücreleri görülüyor. Epiderma hücreleri bu bitkide yap-boz parçaları gibi girintili çıkıntılı. Bu hücreler, klorofil içermediğinden şeffaf görülüyor. Ama alttaki palizat parankiması klorofil taşıdığından dokuda hafif yeşilimsi gözüken alanlar var. 
Dokunun sağ üst kısmında bir stoma görülüyor. Menthae folium Labiatae (Lamiaceae) familyasındaki tüm bitkiler gibi diasitik stoma taşıyor. (Diasitik stoma stoma eksenine paralel iki stoma komşu hücresi taşıyan stoma tipi)


Epidermada stomalar ve salgı tüyü


Burada yine nane yaprağında epiderma hücreleri arasında bolca stoma bulunduran bir doku parçası var. Stomaların diasitik olduğu burada daha net belli oluyor (resmi daha büyük görmek için üzerine tıklamayı unutmayın). Sağ alt köşede sönmüş bir balon gibi görünen de Labiatae (Lamiaceae) tipi salgı tüyü. (Bu salgı tüyünün özelliği 8 adet baş hücresi, 1 adet sap hücresi taşıması. Tam üstten görüldüğünde böyle küremsi şekilde. Tabanda yer alan sap hücresi tam ortada net bir yuvarlak şekilde görülüyor.)   



Palizat parankiması





Burada yapraktaki epiderma tabakasının altında temel dokunun elemanı olan palizat parankimasını görüyoruz. Palizat parankiması hücreleri fotosentez yapabilen (klorofil taşıyan) hücreler. Silindir şeklinde ve çok sık dizilişliler. Üstten bakıldığında silindirin yuvarlak kısımları gözüktüğünden yan yana duran baloncuklar gibi görülüyorlar. Görüntüde üst kısımda palizat parankiması hücreleri parçalanmış bu sebeple sadece üst tabakadaki epiderma hücreleri görülüyor.  
Sünger parankiması
Yaprakta gözlenen diğer parankimatik hücreler palizat parankimasından bayağı farklı görünüşte. Kollu hücreler birbirine ağsı bir şekilde tutunuyor ve aralarında geniş boşluklu alanlar var. İşte bu tabakaya sünger parankiması adı veriliyor. Mikroskobik incelemede en zor görülen dokulardan biri...



Aşağıda Labiatae ve Compositae familyası bitkilerinde gözlenen salgı tüylerinin fotoğraf ve çizimleri var.


Labiatae tipi salgı tüyü yandan görüldüğünde 4 baş hücresi ve bir sap hücresi net gözüküyor (soldaki fotoğraf). Bir alttaki çizimde hem yandan hem üstten görünüşü resmedilmiş zaten.


Labiatae ve Compositae tipi salgı tüyleri

Çizimde sağda yer alan ise Compositae (Asteraceae) familyasında görülen salgı tüyü. Yandan görünüşte iki sıra genişliğinde ve birkaç sıra yüksekliğinde olduğu görülüyor. Üstten görünüşte ise iki sıra hücre ve altındaki sap hücresi görülebilir. 

Epidermada Labiatae tipi salgı tüyleri
Burada (sağdaki fotoğrafta) yine nane yaprağı epiderması üzerindeki Labiatae tipi salgı tüyleri görülüyor. 

Bu haftaki çalışmanın son drogu Solanaceae (Patlıcangiller) familyasından Hyoscyami (Banotu) folium (yaprağı). Bitkide familyaya özgü salgı tüylerinden ikisini görmek mümkün:
1. Sol fotoğraftaki başı çok hücreli, sapı çok hücreli salgı tüyü
2. Sağdaki ise başı çok hücreli sapı tek hücreli salgı tüyü. 


Kısaca bir yaprakta görülen tabakalar; stoma ve salgı (ve örtü) tüyü bulunduran epiderma, palizat parankiması ve sünger parankiması (palizat ve sünger parankimasının bulunduğu kısma topluca mezofil adı veriliyor). Bunlar arasında iletimden sorumlu iletim demetleri ile yaprakta sentezlenen kalsiyum okzalat kristalleri de görülebilir tabii... Bir başka yazıda da onlardan bahsetmek gerek sanırım...


Bu yazıyla ilişkili olarak yaprak kesitinin anlatıldığı yazıya da göz atabilirsiniz: http://kognozi.blogspot.com/2012/10/yaprak-kesiti.html

15 Kasım 2012 Perşembe

Erdem Yeşilada'dan İyileştiren Bitkiler

Eczacılık öğrenimimin ilk yılı, 1999 baharı. Botanik dersi alıyoruz, meslekle ilgili ilk ciddi dersimiz. İlk kez üç-beş yıl önce katıldığım Kırsal Çevre Derneği'nin Dendroloji (Ağaç bilimi) Okulu'nda duyduğum terimler, konular havada uçuşuyor. Nicelerini, bir sürü Latince terimi, bir sürü yeni bitkiyi öğreniyoruz. Bitki, liken, familyalar, mantar, orkide derken son haftalarda yeni bir hocayla tanışıyoruz. Biz daha tedavinin, ilacın ne olduğunu bilmezken bize olabildiğince anlaşılır hale getirdiği "Geleneksel Tedavi Sistemleri" konusunu anlatıyor. Sınavda ise hepimizi epey zorluyor, hiç birimiz adını unutmuyoruz; Prof. Dr. Erdem Yeşilada...
19. BİHAT'ta posterleri gezerken


Ezberlemeyi hiç sevmediğim ama doğa ile iç içe olduğundan çok zevkle dinleyip çalıştığım bu ders mesleğim oluyor sonra, o hoca ise bölümde en çok sevdiğim hocalardan birisi. Hafta sonlarında Ankara Eczacı Odası'nın düzenlediği meslek içi eğitim programlarındaki fitoterapi eğitimlerine katılıyoruz eşimle, kayıtlı filan da değiliz aslında. Biz asistanlık yaparız size hocam diyoruz ama asıl amaç eğitimi veren (Prof. Dr.) Ekrem Sezik ve (Prof. Dr.) Erdem Yeşilada'nın bilgilerinden ne kadar faydalanırsak kardır düşüncesi... 



Kitabın evimizdeki ilk günü, kahve ve sardunya kokulu

Erdem Hoca'mın İyileştiren Bitkiler kitabının çıktığını duyar duymaz Çağlar'la internetten sipariş verip beklemeye koyulduk. Kitabımız elimize ulaştığında pek de sevinçliydik. Kişisel koşturmacalarım sebebiyle ancak dün gece açabildim sayfalarını. Ve saatin gece yarısını geçtiğini çok sonra fark ettim. 




20. BİHAT'ta bir öğle yemeğinde, sohbet koyu...

Çok uzun zamandır tanıdığınız birinin yazdıklarını okurken o konuşuyor gibi gelir mi? Onun sesini duyuyor gibi, onun vurguları ile okur musunuz cümlelerini? İşte ben tam böyle hissettim, sanki hoca ile öğle yemeği masasındayız hoca bize güncel bir konudan bahsediyor arada bir fıkra anlatıyor, gülüşüyoruz gibi... Aslında hoca bölümdeyken (2005 yılından bu yana Yeditepe Üniversitesi'nde çalışmakta Erdem hoca) ne çok şey öğrenmişiz ondan, ne çok paylaşmış bizimle... Ve düşündüm sonrasında; ne mutlu dedim, herkes okuyacak bu güzel bilgileri, herkes öğrenecek. En yakınlarımı düşündüm, bitkiler hakkında (doktoramı bitirmeme rağmen) bana değil televizyonda çıkan herbalist lakaplı insanlara inanan yakınlarıma bu kitaptan hediye edeceğimi düşündüm. Çağlar, bu defa bayağı fazla sayıda sipariş vermen gerekecek galiba :)

Kitabın dili öyle anlaşılır, öyle akıcı ve öyle tatlı ki, bir yandan bilgilenirken bir yandan sohbet havasında akıp giden cümleler arasında esprilere fıkralara rastlayıp gülüyorsunuz. Yeşilada önce kitabının amacını anlatıyor: "Bu kitapta, basit bir şekilde filanca bitki şunlara iyi gelir şeklinde bir listeleme yapmayı tercih etmeyeceğim. Onun yerine sağlığımızı korumak, hastalıkların önlenmesi ve tedavisi amacıyla bitkilerden ne şekilde yararlanabileceğimiz konusunda daha rahat karar vermenizi sağlayabilmek için, mevcut bilimsel bulguları güncel bulgular ile birlikte yorumlayarak sizlere aktarmaya çalışacağım. Bu konuda çok yararlı olabileceğini düşündüğüm saha çalışmaları veya klinik deney sonuçlarını sizlere mümkün olduğunca basit bir dille yorumlamaya çalışacağım."

Kitabın kapağında 75 özel reçete yazısını görünce kitapta bitkisel çay karışımı tarifleri olacağını sanmış ve hayli yanılmışım. Yeşilada önce "Bitkilerle  Oyun Olmaz" diyor,  internet, aktar ve medya tıbbının halkta yarattığı bilgi kirliliğini, bitkilerin de zararlı, zehirli olabileceğini anlatıyor. Sonra Hangi Hastalıkta Hangi Bitki Etkili, Gıda Destekleri Nerede, Ne Kadar Etkili, Özel Dönemler ve Durumlar İçin Özel Bitkiler bölümleri geliyor. Aralarda yeşil renkli uyarı ve öneri metinleri ile konu hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek de mümkün. 

Kitap indeksi ile birlikte 383 sayfa. (Az önce indekse hızlıca bakarken kara kokoş olarak algılayıp bir kahkaha patlatmama sebep olan meğer kara kohoş'muş-Black Cohosh.) Kitabın samanlı kağıt olması çok hoşuma gitti benim, hem daha kolay okunuyor hem de güzel kokuyor. Hayy Yayınları'ndan çıkan kitabın etiket fiyatı 27 TL ama internetten daha ucuza almanız mümkün. Daha uzun yazamayacağım, zira karanfil yağının uçuklarda etkisi okunmayı bekliyor (syf. 43). 

not: BİHAT (Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı) 2 yılda bir düzenlenen farmakognozi, farmasötik botanik, fitoterapi ile ilgilenenleri ve bu alanlarda çalışanları alanın duayenleri ile buluşturan bir kongredir.

10 Kasım 2012 Cumartesi

Acta Plantarum

Geçen akşam Çağlar elinde bir tohumla geldi yanıma, kekik kavanozunun içinden çıkmış bir Asteraceae (papatyagiller) meyvesi kendisi. (Aken tipi bir meyve bu, meyve kabuğu olgunlukta açılmıyor, basit kuru meyvelerden.) Aynı familyada bulunduğu ayçekirdeğine nasıl da benziyor değil mi?

Meyve o kadar güzel ki fotoğraf makinasını alıverdik elimize, 3-5 fotoğrafını çektik hemen. Sosyal medyada fotoğrafları paylaşımımızla arkadaşımız Esra'nın (Uzm. Bio. Esra Ergin) bitkiyi teşhis etmesi arasında 3-5 saniye vardır sanırım. 

Teşhisi Crupina crupinastrum'idi. Ben ilk defa duyduğum bu türün ismini google'ladığımda karşıma güzel çiçek fotoğraflarının sonrasında pek de güzel olan bir web sitesi çıktı. Ben de hemen bağlantı arşivine ekledim sitenin adresini. Site Acta Plantarum, (Çağlar sitenin adını ilk duyduğunda dergidir o ya demişti :))

Meyve ve tohum fotoğraflarına giden bağlantı: 

Buradan da familya ve bitki adıyla bitkinin genel görünüş, çiçek, yaprak fotoğraflarına ulaşabilirsiniz: 

Sitede familyalara göre bitki meyve ve tohumların fotoğrafları yer alıyor. Bence görsel bir şov olmanın yanında arşivleme sırasında gözden kaçırdığımız bir ayrıntının -bitkinin genel görünüşünün yanı sıra meyve ve tohumlarının- da önemini vurguluyor site. Aslında Acta Plantarum ana sayfasında gezdiğinizde karşınıza başka sürprizler de çıkıyor örneğin Acta fungorum veya liken fotoğraflarının bulunduğu arşiv gibi... Güzel bir site, bolca görsel malzeme var, İtalyanca olması şimdilik en büyük dezavantajı, ama google chrome kullanıcıları zaten Türkçe çeviri yaptırıp gezebiliyorlar sitede... 

Herkese şimdiden iyi gezmeler :)
Bitkimiz de bu güzelmiş: Crupina crupinastrum

30 Ekim 2012 Salı

Hoşgeldin Biohayat




Geçen hafta bölümden bir hocamın odasındayken masasının üzerindeki bir dergi dikkatimi çekti. Kabaca göz attığım dergiyi D&R'da görür görmez aldım. Derginin adı Biohayat, üzerinde "Doğa, Çevre ve Sağlıklı Yaşam Dergisi" yazıyor. Biota Vakfı tarafından iki ayda bir çıkarılan derginin Eylül-Ekim sayısını (3. sayıyı) almışım. Derginin yayın kurulunda Prof. Dr. Erdem Yeşilada, Prof. Dr. Kerim Alpınar ve Prof. Dr. Murat Türkoğlu var. 






Derginde bir solukta okuduğum ve tavsiye edebileceğim yazılar:
  Ayın Bitkisi: Doğal Tatlandırıcı; Şeker otu (Prof. Dr. Kerim Alpınar)
  Rehber: Berlin Botanik Bahçesi
  Bilim: Herbaryumlar
  Uzman Gözüyle: Tuna Ekim: Endemik Bitki Kaçakçılığına Karşı Bilinçlenme Artmalı
  Bitki Dünyası: Yeşil Çay (Prof. Dr. Erdem Yeşilada)
  Zaman Tüneli: İbnü'l BaytaR
  Çevre: Ekolojik Ayak İzi




Dergide farklı konularda bir bu kadar daha makale var tabi. Derginin fiyatı 5 TL, internet sitesi üzerinden yıllık abonelik ise 25 TL'ymiş. Ben bundan sonra derginin sıkı takipçisi olacağım ama kaçırdığım ilk iki sayıyı nereden bulacağım konusunda hiç fikrim yok malesef...

29 Ekim 2012 Pazartesi

Viyana Botanik Bahçesi

Blogda geçenlerde yazdığım bir yazımda botanik bahçelerini anlatmış, bir diğer yazımda ise Graz Botanik Bahçesi'ni tanıtmıştım. Artık sıra Viyana Botanik Bahçesi'nde... 

Viyana Botanik Bahçesi; Viyana'nın güneydoğusunda yer alan Belvedere Sarayları'na komşu, girişi Mechel Sokağı'nda (Mechelgasse). Bahçenin kapısında sizi Viyana Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi'nin tabelası karşılıyor. 



Bahçenin girişinde burada yetiştirilip satışa sunulan bitkilerin bulunduğu bir stand var. Biz standa bakarken bahçeyi gezmeye iki çocuğu ile gelmiş bir çift evleri için çiçek seçmeye çalışıyordu... 

Daha önce de dediğim gibi botanik bahçeleri sadece bilimsel amaçlara hizmet eden yerler değil, halkın park, dinlenme alanı olarak sıkça kullandıkları yerler. Kapıdaki bu aile bunun en güzel örneğiydi bence.


Park ince uzun bir bahçeden oluşuyor. Diğer botanik bahçelerinde olduğu gibi kapalı camlı bir sera-bina var ve bu binanın hemen yanında sergi, seminer gibi etkinliklerin düzenlendiği genişçe bir salon bulunuyor. Bizim gezimiz sırasında polen bilimi (palinoloji) ile ilgilenen bir grup sanatçının tablolarının sergilendiği bir sergi vardı. Elektron mikroskobu görüntüleri insanı hayran bırakan polenler, hayal gücü ile harmanlanınca düşünün ki ortaya ne güzel eserler çıkar :)


Polen sergisinden çıkar çıkmaz etraftaki bitkileri incelemeye başlıyoruz. Memleket bitkilerini görmek bizi yine sevindiriyor. Ricinus communis (hint yağı) bunlardan biri. Yeni oluşmuş meyveler yeşil, olgunlaşanlar ise kırmızıya yakın renktekiler...

Parkın kaktüs bahçesinden bir görünüm...

Kaktüslerden sonra geldiğimiz bir diğer bölümde mavi-lacivert Gentiana (jansiyan) çiçeklerini gördüm :)

Botanik bahçesinde başımıza gelen en komik ama aslında en hatalı olayı anlatayım. Bahçeyi 4 kişi birlikte geziyoruz. Yorulduğumuz bir anda bahçedeki banklardan birine oturmaya karar verdik. Tam da bankın üzerinde bir Ginkgo biloba ağacı vardı. Önce fotoğraflarını çektik sonra meyvalarını inceledik, derken hocalardan biri "ya bunun meyvesi yeniyordur kesin yiyelim hadi" dedi. Ben de ne akla hizmetse ucundan ısırdım, ısırmaz olaydım. Hayatımda yediğim en kekremsi, buruk, tanenli meyve diyebilirim. Isırdığım parçayı yutmadım ama buna rağmen 1-2 dakika sonunda dilimde çok kuvvetli bir yanma ve dil kökümde batma hissetmeye başladım. Yanımızdaki su pek de işe yaradı diyemem, yarım saat boyunca dilim şişmez umarım diyerek gezdim botanik bahçesini. (Ginkgolik asitler midir sebebi diye düşünmeden edemedim).  Dönünce Ginkgo meyvelerindeki toksik maddelere bir göz atayım dediğimde karşıma ginkgolik asitlerin meyvede (daha çok da tohumda) bulunduğu, allerjen olduğunu ve yine meyvelerde bulunan 4’-0-metilpiridoksinin (çok miktarda meyvenin yenmesiyle) konvülsiyon, şuur kaybı ve daha da ağırlaşan tablo şeklinde zehirlenme belirtileri ortaya çıkardığını okudum. Bu da bana iyi bir ders oldu tabii :)


Parkın ziyaretçileri arasında yaşlı bir çift de vardı :)


Parkta oluşturulan yapay bir göletin kenarında insan boyunu hayli aşmış bambular vardı. Bambuları pek severim ben...

Az ileride yine ülkemizden bir türle karşılaşıyorum. Orkidelerden (Orchidaceae) Epipactis palustris. (Biz bu türü Çağlar'la gittiğimiz bir gezide Bolu, Abant'ta görmüştük. Bize türün yerini telefonda 
üşenmeden uzun uzun anlatan Nejdet Bozkurt'un sitesinde bitkinin güzel çiçeklerini de görmeniz mümkün.

http://www.orkidelerimiz.com/epi_pal_tur.html)

Sonbahar yaklaştığından yine Colchicum'larla karşılaşıyoruz bahçede. Özgürce yayılmışlar çimlerin arasına. Gezimizin sonuna yaklaşırken ana bina etrafındaki camekanları geziyoruz. Böcek-sinek kapan bitkilerin bulunduğu bölümün fotoğrafları hiç iyi çıkmamış ama orkide bölümünden bir fotoğraf eklemeden geçmek istemedim...



Biz ancak dönüş uçağımıza saatler kala gitme fırsatı bulmuştuk bu güzel botanik bahçesine. Gezdiğimiz 1-2 saat bana pek yetmedi açıkcası. Umarım bir daha gidip daha uzun vakit ayırarak gezme şansım olur. Bir gün Viyana'ya yolunuz düşerse Belvedere Sarayları'nı ve Viyana Botanik Bahçesi'ni mutlak görün derim...

Ufak bir not: Prof. Dr. A. Ulvi Zeybek'in doktorasını Viyana Üniversitesi'nde yaptığını ve bu botanik bahçesinin düzenlenmesinde büyük emeği olduğunu duydum, Prof. Dr. Sayın Zeybek ile ilk karşılaştığımda bu konuyu  sorup öğrendiklerimi de bloga eklemeyi düşünüyorum...

20 Ekim 2012 Cumartesi

ESCOP'tan Cep Uygulaması

ESCOP belki benden daha iyi tanıdığınız belki de adını ilk defa duyduğunuz bir kelime. Açılımı European Scientific Cooperative on Phytotheraphy, Avrupa Bilimsel Fitoterapi Kooperatifi. ESCOP, Avrupa genelinde ulusal fitoterapi ve bitkisel ilaç derneklerini bir çatı altında toplamak, ilaç düzenlemelerinde tüm dernekler adına sözcü rol almak gibi amaçlarla 1989 yılında kurulmuş. ESCOP, periyodik toplantılar yaparak bilimsel çalışmalarına devam ediyor. Ülkemizden de üyesi olduğum Fitoterapi ve Farmakognozi Derneği ESCOP'un üyesi. ESCOP'un yayınladığı tıbbi bitki monografları ise bitkiler hakkında çok ayrıntılı bilgi içeriyor. 


ESCOP Monografları'na googlebooks üzerinden (kısmi olarak) ulaşabilirsiniz:
      1. Kitap: Link
      2. Kitap: Link 

Aslında niyetim ESCOP üzerine yazmak değil. ESCOP Herb Referans iPhone ® Uygulaması'nı tanıtmak. ESCOP Herb Referans, basit gündelik rahatsızlıklarda kullanılabilecek 100'ün üzerinde tıbbi bitkiyi içeren bir uygulama. Uygulama hazırlanılırken, yukarıda bahsettiğim ESCOP monografları temel alınmış, ancak metinler sadeleştirilerek teknik bilgiler azaltılmış. Arama yaparken bitkilerin İngilizce ya da bilimsel (Latince) adını kullanmanız mümkün. Ayrıca rahatsızlık adı ile de arama yapabiliyorsunuz. Her bitki için kalite standartları ve ilgili güvenlik ve dozaj bilgileri hakkında faydalı bilgilere ulaşabiliyorsunuz. 

Uygulamayı Appstore'da bulabilirsiniz. Daha fazla bilgi için: www.escop.com

Yaprak Kesiti

   Zaman zaman bloga yazacağım yeni konular için blog istatistiklerden fikir alıyorum. Aslında çok basit görünen, herkesin kolay ulaşacağını düşündüğüm bilgilerin google'da arandığını anahtar kelimelerden görüyorum.
   Bir süredir yaprak kesitleri hakkında arama yapan birkaç ziyaretçim var, onlara kısaca cevap vermiş olayım. Bir yaprak kesitinde kabaca görebileceğiniz doku ve elementler bunlar:

   Biz botanik laboratuvarlarımızın bir haftasında iki farklı yapraktan kesit aldırıp mikroskopta inceleriz. Bu işlem için aslında canlı yapraklar kullanılabilir ancak biz kuru yapraklardan kesit alacağımız için ders öncesinde yaprakları süzgeç kağıtları arasında ıslatıp kesit almaya hazır hale getiriyoruz (aksi halde kesit alma işlemi sırasında kıtır kıtır kırılıyorlar). Hazır olduklarını nasıl anlıyoruz derseniz yumuşuyorlar biraz, ama fazla bekletince de dağılıveriyor ince yapraklar. Yeterince ıslandıklarında küp şeker büyüklüğünde kestiğimiz strafor köpükler arasında yerleştirip keskin jiletlerle ince kesitler alıyoruz. Kloralhidrat ile hazırladığımız preparatlara mikroskopta baktığımızda iki farklı yaprak tipini birbirinden kolayca ayırmamız mümkün oluyor:
     1. Bifasyal Yaprak:Yaprağın üst epidermasının altında palizat parankiması, onun altında sırasıyla sünger parankiması ve alt epiderma var. -bi eki iki anlamı veriyor, fasya ise yüz anlamına geliyor, yani komik gibi görünse de bu tip yaprak ikiyüzlü yaprak oluyor. Alt ve üst yüzü birbirinden farklı anlamında tabii. (ilk fotoğraf bifasyal bir yaprağa ait)
      2. Monofasyal Yaprak: Yaprak ortadaki sünger parankimasına göre simetrik bir görüntü oluşturuyor. Üst epiderma altında palizat parankiması, onun  altında sırasıyla sünger parankiması, 2. palizat parankiması tabakası ve alt epiderma bulunuyor. Görüntü simetrik olduğundan yaprağın alt ve üst yüzünü ayırt etmek güç, bu sebeple iki yüzü de aynı görünüşlü anlamında mono-fasyal deniliyor. (ikinci fotoğraf monofasyal bir yaprağa ait)


     Burada A ile gösterilen çizim bifasyal bir yaprak olan Belladonnae folium (güzelavratotu yaprağı) kesitine, B ise monofasyal bir yaprak olan Sennae folium (sinameki yaprağı) kesitine ait. Çizimler ve fotoğraflar botanik föyümüzden. 
     Bir de genellikle kesit almak yerine drogları toz edip mikroskopta incelemek daha kolay. Ama o zaman bu dokular/elementler bu kadar düzenli gözükmediği gibi sadece yandan değil üstten de görülebiliyor.

9 Ekim 2012 Salı

Graz Botanik Bahçesi

Eylül ayı başında Etnofarmakoloji Derneği'nin (Society of Ethnopharmacology) 13. Uluslararası Kongresi'ne katılmak için Avusturya Graz'daydım. Kongrenin ikinci gününde öğle arası, bir grup kongre katılımcısı ile Karl Franzens Graz Üniversitesi Bitki Kimyası Enstitüsü'ne bağlı Graz Botanik Bahçesi'ne gittik. 

İlk defa bir botanik bahçesini rehber bir hocanın anlatımı eşliğinde gezdim. Çok şey öğrendiğimi söylemeliyim.  

Botanik bahçesi Graz Üniversitesi'ne 5 dakika yürüyüş mesafesinde. Geniş bir alan içinde bir ana bina etrafında toplanmış durumda. Ana bina aslında camdan dev bir sera. İklim tiplerine göre farklı parçalara bölünmüş. Her odada ısı ve nem koşulları (muhtemelen toprak yapısı da) farklı.  


Bahçede, camekanlarla çevrilmiş farklı bölümler var. Bunlardan ilki hemen giriş kapısının yakınındaki tohumlar standı. (Lütfen fotoğrafın büyük hali için üzerine tıklamayı unutmayın :)) Bunun yanı sıra orkideler, karnivor (böcek yiyen, sinek kapan) bitkilerin bulunduğu camekanlar da baya dikkat çekiciydi. (Malesef iyi fotoğrafları yok) Her şey camlar arkasında olunca ya fotoğrafçılıkta usta olmanız gerekiyor ya da size iş bırakmayacak kadar iyi bir fotoğraf makinanız olmalı... 

  
Ana binaya girdiğinizde soldaki ilk bölümde kaktüsler, sütleğenler sizi karşılıyor. Bazısı ufak- tefek, sürünücüyken bazıları insan boyunu aşıyor. Sol üstteki fotoğrafta gördüğünüz gibi Kanarya Adaları'ndan getirilmiş türlere bile rastlamanız mümkün... Sukkulentlerin bulunduğu camekandan çekilmiş bir fotoğraf var sol yanda. Belgeseller ve bilimsel dergilerde fotoğraflarını görmesem bitki olduklarını anlayamayacağım türlerle karşılaşıyorum. Bence komik bitkiler bunlar :)



      
Bu güne kadar gördüğüm en büyük Aristolochia (loğusa otu) türü Aristolichia giganteum da bu botanik bahçesindeydi. (Aristolochia'ları çok severiz Çağlar'la, onlar için ayrı bir yazı olacak bu blogda yakında). Fotoğrafı çekerken kongreye katılan, gezi sırasında tanıştığım bir İngiliz arkadaş bana yardımcı oldu. Eline oranla çiçeğin büyüklüğünü tahmin edebilesiniz diye bu kareyi beraber planladık :) Hemen sağda ise soğanlı bitkiler bölümünün güzellerinden birini görebilirsiniz. Bitkinin ana vatanı Uruguay, tür adı ise Zephyranthes candida...



Bahçede farmasötik botanik-farmakognozi açısından önemli familya ve türlere de yer verilmiş. Buraya Tolu balsamının kaynağı olan Myroxylon balsamum ve kakao ağacı Theobroma cacao fotoğraflarını ekledim...



Umbilicus Latince göbek deliği demek. Sol üstteki bitkinin tür adının Umbilicus olduğunu görünce çekmeden edemedim. Sonra bir baktım ki bu tür de Graz'a bizim gibi Türkiye'den gelmiş. Hal böyle olunca künyesini de fotoğraflayayım dedim. 


Ana bina içinde sadece otsu-çalımsı bitkiler yok. Birçok ağacın cam kafesin en tepesine kadar uzanışını görüp şaşmamak elde değil. İşte yandaki fotoğrafta görülen ağaç bunlardan birine ait. Quercus suber mantar meşesi olarak bilinen meşe türü. Ağacın mantar tabakası şişe mantarı yapımında kullanılıyor. Kabuğunun görüntüsü benim çok hoşuma gitti. Latince "suber" kelimesinin "mantar" anlamına geldiğini, mantar tabakasında bulunan suberin'in adının da suber'den geldiğini düşündüm bu fotoğrafı çekerken (evet aynen öyleymiş)... 

Camdan serayı gezerken, rengarenk meyvelere rastlıyoruz. Bunlardan biri aşağıda soldaki fotoğrafta gördüğünüz kırmızı-pembe tohumlu, turuncu iştah açıcı görünümdeki Momordica charantia (kudret narı) meyvesi. Bir diğeri ise (sağdaki fotoğraftaki); bu güne kadar kokladığım en iğrenç kokulu meyve. İngilizce noni olarak isimlendirilmiş bitkinin Latince adı Morinda citrifolia'imiş. Bitkinin meyve suyu içecek olarak satılıyormuş ama bu kokunun üzerine "bir bardak noni suyu içer misin?" diye sorsalar "üzerine para verseniz de içmem" derim sanırım...

      
Ana binadan çıktığınızda bahçenin bölümlere ayrıldığını görüyorsunuz. Ağaçlar kısmında yine rengarenk meyveler karşılıyor bizi, yeşil olan Maclura pomifera (yalancı portakal ağacı diye uydurma bir Türkçe ismi var), çingene pembesi olan ise Magnolia sp. (manolya) ağacına ait...




     


Bahçeyi gezerken yerlerde gördüğümüz soğanlı bitkiler öyle güzel ki üstlerine basmadan yürümek için her adımımızı dikkatle atıyoruz. İlerideki tabela onların Colchicum bornmuelleri olduğunu söylüyor bizlere. Ülkemizdeki türleri görmek ise eski bir dosta rastlamak gibi mutlu ediyor bizi. Sağdaki fotoğraftaki günlük ağacı yaprağı ve meyvesi de onlardan biri. (Günlük ağacı, Liquidambar orientalis Muğla'da ormanlar oluşturuyor. Belki bir yazı da onu anlatmak için yazılmalı kısa zamanda...) 
  
  Bahçede farklı toprak özelliklerine sahip bitkilerin yer aldığı bölümlerden kareler...
  
Amerika'ya gitmedim ama dünyanın en büyük ağaçlarından olan sekoyaları gördüm, hem de yine Graz'da! Sequoiadendron giganteum dev sekoya anlamına geliyor. Son fotoğraf ise etken madde gruplarına göre sınıflandırılmış bitkilerin bulunduğu bölümden. Bu bölümde alkaloitler, kardiyoaktif heterozitler, saponozitler, uçucu yağlar... gibi farklı kimyasal madde gruplarını yüksek miktarda taşıyan bitkilerin örnekleri var. Salvia officinalis ise bölümümüzden master tezinde adaçayları ile çalışan arkadaşım Uzm. Ecz. Sezer Şenol'a armağanım olsun...

Aslında Graz Botanik Bahçesi ile ilgili anlatılabilecek daha çok şey var, ama kısaca anlatayım derken bu kadar yazıvermişim. Buraya kadar sıkılmadan okuyabilmiş herkese sevgiler, ortaları okumadan atlayıp son cümleleri okuyayım diyen arkadaşlarım; siz de baya şey kaçırdınız bence :)  

Graz'da katıldığım kongrenin ana sayfasına göz atmak isteyenler için: 
Graz Botanik Bahçesi için: